Adliyede Borsa Kuran Avukatlar

Çocukları Samsun'da avukatlık yapan hakim ve savcıların, çocukları üzerinden hangi dosyaları takip ettiklerinden tutunda, kimi avukatların tutuklu müvekkillerinden ilk duruşmada tahliye sözü vererek yüksek meblağda paralar alarak tahliyesi imkansız dosyalarda ilk duruşmada tahliyeleri nasıl sağladıklarına kadar.

 

Uzun süre bu dosyalar üzerinde haber kaynağımla çalıştım ve binlerce belgenin fotokopisini kendisinden alacağım sırada haber kaynağım vefat etti.

 

Yaşanan vefat nedeniyle elimde bilgiler mevcutken, belgeler elimde değildir.

 

İddialar ağır olduğu için her ne kadar gerçekliğinden emin olsam da elimde belgeler olmadığı için bildiğim ama ispat edemeyeceğim olayları siz okuyucularımla paylaşamayacağım.

 

Bir yandan bunlar yaşanırken diğer yandan da Selçuk Koltuk isimli Samsun'da ihracatçı işadamının başına gelenleri inceliyordum.

 

Selçuk Kolktuk, bir avukatın, Samsun Adliyesi'nde resmen bir borsa kurduğunu ve bu borsa üzerinden işadamlarının malvarlığına çökmek için her türlü kanunsuzluğu yaptığını dile getiriyor.

 

Kumpas kurulan insanlar arasında kendisinin de bulunduğunu ve onlarca milyon dolarlık zarardan bahsediyordu.

 

Koltuk'un telaffuz ettiği avukatın vefat eden haber kaynağımın anlattığı olaylarda da sık sık karşıma çıkan aynı avukat olması tarafıma anlatılan olaylara ilgimi arttırmıştı.

 

İhracatçı işadamı Koltuk'un anlattığı olaylar 2017 yılında başlıyor.

 

Çok sayıda farklı isim altında fabrikaları bulunan Koltuk, ilk olarak kendisinde çalışmayan insanların sahte noter ihtarlarıyla hayali işçilere tazminatlar ödemek zorunda kalıyor. Hayali işçilerin avukatlığını bahse geçen avukat ve ekibi üstleniyor.

 

Ardından 2018 yılında işadamının işlerini büyütmesi üzerine eşi kendisine boşanma davası açıyor. Buraya kadar herşey normal. Eşler ayrılabilir fakat Koltuk'un eşi avukat olarak aynı avukatı tutuyor. Koltuk'un iddiasına göre sözkonusu avukat, zengin işadamlarının eşlerinin avukatlığını üstlenerek işadamlarının malvarlığına çöküyor.

 

Bahse konu avukatın tıpkı vefat eden haber kaynağımın bana anlattığı gibi ortak hareket ettiği avukatlar olduğunu Koltuk'ta dile getiriyor. Bu avukat yapılanması Koltuk'un neredeyse tüm malvarlığına eski eşi üzerinden çökmeye başlıyor.

 

Bu süreçte Koltuk'un iddiasına göre; eski eşine ait sahte üç adet fotoğraf ile özel hayatın gizliliğini ihlalden hakkında dava açılıp jet hızıyla ilk duruşmada kendisine 18 ay hapis cezası veriliyor ve yine jet hızıyla cezası üst mahkemece onanıyor. Bu olay üzerine Koltuk, İstinaf Başsavcılığı'na başvuruyor ve Başsavcılık kanun yararına kararı bozma kararına rağmen Koltuk cezaevine gönderiliyor.

 

Korona süreci olduğu için Koltuk izinli olarak cezaevinden çıkıyor. Bu süreçte iznini yakmak için Koltuk'u tahrik eden avukat yapılanması, Koltuk'a göre bu sayede kendisini tekrar cezaevine göndererek çökme işlemlerini tamamlamayı hedefliyorlar. Koltuk hakkında çok sayıda suç duyurusunda bulunan avukatlar, Koltuk'un akli dengesinin yerinde olmadığını beyan ederek hastaneye sevk edilmesini sağlamaya çalışıyor. Koltuk'a deli damgası vurdurmak istiyorlar...

 

Yılmayan avukat yapılanması, Koltuk'un yanında sigortalı çalışan işçileri ayarlayarak Koltuk hakkında sahte belgeler hazırlanarak dava açıyor. Dava esnasında bazı işçilerin avukatın kendisini azmettirdiğini ve olayların gerçek olmadığını mahkemeye yazılı beyanlarını sunmalarına rağmen mahkeme Koltuk hakkında 30 ay hapis cezasına hükmediyor.

 

Koltuk bu gelişme üzerine Samsun'da isim yapmış bir avukatı tutarak ceza dosyasını temyiz etmesini istiyor. Samsun'da isim yapmış ceza avukatı dosyayı incelediğinde, bu dosyadan ceza alınmasının imkansız olduğunu ve bu dosyayı bozduramaması durumunda cübbesini bırakacağını beyan ederek dosyayı alıyor.

 

Aradan 3 gün geçtikten sonra Koltuk'un tuttuğu avukat kendisine şu mesajı atıyor: "Abi maalesef talimat verilmiş, 30 ay hapis verilecek, kusura bakma" deyip davayı almıyor. (Mesaj halen Koltuk'un telefonunda mevcut)

 

Koltuk'un anlattıklarını ağzım açık dinledim ve onlarca mahkeme dosyasındaki yüzlerce evrakı inceledim.

 

Koltuk'un yaşadıkları ne ki, neler var neler! Şuanda okuduğunuz olaylar anlatılan ve mahkemeye yansıyan olayların yanında özetin özetinin özeti dahi sayılamaz.

 

Gelinen noktada Samsun’da bir avukat yanına aldığı diğer avukatlarla "suç örgütü gibi" bir yapılanma kurarak, Samsun Adliyesi'nde istedikleri gibi kararlar çıkartarak insanların hayatlarını karartarak malvarlıklarına çökmekteler. Bu avukat yapılanması nasıl oluyor da adliyede bu kadar kolay hareket ederek akla mantığa uymayan kararlar çıkarttırdıkları kafalarda soru işareti bırakıyor. FETÖ yapılanması gözler önüne serildiğinde asların üst, üstlerin as olduğu ortaya çıkmıştı. Bu avukat yapılanmasının FETÖ veya bir benzeri yapılanma içerisinde olduklarını öne süremem ama kesinlikle incelenmeleri gerekmekte.

 

Samsun'da verdiği kararlar nedeniyle kitaplara konu olan Başsavcı gitti. Suç örgütü liderlerine fotoğrafçılık yapan Adalet Komisyonu Başkanı gitti. Başsavcı ve Adalet Komisyonu Başkanı'nın yönlendirmesiyle suç örgütü liderine her hafta gazetelerden teşekkür eden vali gitti. Yerlerine Başsavcı Mehmet Sabri Kılıç, Adalet Komisyonu Başkanı Nahit Köseoğlu ve Vali Zülkif Dağlı geldi. Şu ana kadar Samsun'a atanan bu üç isim hakkında olumsuz bir bilgi yok. Dürüst ve vatansever isimler.

 

Selçuk Koltuk'un anlattıkları ve elindeki belgelere göre; Samsun Adliyesi'nde avukat çetesi hüküm sürüyorsa bu çetenin deşifre edilerek ortaya çıkarılması için Koltuk büyük şans. Bu fırsatı kaçırmamak gerekiyor. Yoksa varlığı öne sürülen avukat çetesi Samsunda can yakmaya devam eder. Önlem alınmadığı takdirde işadamlarına kumpaslar kurulmaya devam edilir ve Samsun neden ekonomik anlamda gelişemiyor diye dizlerimizi dövmeye devam ederiz.

 

Şahsen Başsavcı Kılıç, Adalet Komisyonu Başkanı Köseoğlu ve şehrin mülki amiri Vali Dağlı'nın iddia edilen avukat çetesinin çökertilmesi noktasında ellerinden geleni yapacaklarından şüphem yok. Fakat bahsekonu avukat yapılanması arkalarını siyasi şahıslara dayamışsa yandı gülüm keten helva. Böyle bir durumda Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'a büyük görev düşmekte. Bakan Tunç önce bakanlık müfettişlerini Samsun'a göndermeli ve ardından iddiaların doğru çıkması durumunda HSK'yı harekete geçirmelidir.

 

Bir sonraki yazımda görüşmek umuduyla...