Hakan Dinçay, ‘İnsan Okumanın Zevkini Alırsa Gerisi Gelir’

BETÜL FIRAT: Öncelikle hoş geldiniz diyor ve söyleşimizin başlangıcında bir iki cümleyle sizi tanımak istiyoruz.  Hakan Dinçay Kimdir?

HAKAN DİNÇAY: 1965 yılında Malatya’da doğdum. İki yaşında Ankara’ya geldim. ilk, orta ve lise öğrenimini başkentte okudum. Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümü'nü 1990 yılında bitirdim. Okulu bitirdikten sonra Türkiye İstatistik Kurumu'nda (TÜİK) 6 yıl çalıştım. Kuleli Askeri Lisesi’nde Bilgisayar alanında kısa dönem olarak askerlik yaptım. Bir kamu kurumunda bilgi işlemci olarak çalışıyorum. Kurumda çalışırken ODTU Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde eğitim aldım. Gazi Üniversitesi İlkokul Öğretmenliği Bölümü’nde eğitim aldım. Kısa süreliğine Amerika Birleşik Devletleri’nde kaldım. Eşim Danimarka Kopenhag Üniversitesi’nde çalışmalar yaparken eşime yardım amacıyla Danimarka’da kaldım. Spor yapmayı (kondisyon, basketbol) ve satranç oynamayı severim; halen bir kamu kurumunda bilgi işlemci olarak çalışıyorum; Arzu Altunkaya Dinçer ile evliyim ve Meryem Melisa adında bir kızım var.

 

BETÜL FIRAT: Yazmaya nasıl başladığınızdan ve ne kadar zamandır yazdığınızdan bahseder misiniz biraz?

HAKAN DİNÇAY: Sürekli yazarım. Yazmazsam rahat edemem. Okuma yazmayı öğrendikten sonra, ilkokulda bir şeye kızardım. Karşımdakini üzmek istemezdim, içime atardım, sonra içime atma yerine eve gelir kâğıdı kalemi alır yazardım. Bu alışkanlığım yıllarca devam etti.  

 

BETÜL FIRAT: Edebiyat alanında ilk eseriniz nedir ve ilk yayınlanan eseriniz hangisidir? 

HAKAN DİNÇAY: Uzunca süre yazdıklarımı yayınlatmadım, malum herkeste olan korku bende de vardı. Yazdıklarımı insanlar ya gülerse veya dalga geçerse korkusuyla yazdıklarımı yıllarca yayınlamadım. Sonra bir gün benim yaşadıklarımı ve gördüklerimi yazdıklarım komik olsa da veya beğenmeseler de yayınlatmaya karar verdim. Yayınlatma nedenim para kazanmak veya bir yerlere gelmek değildi, yaşadıklarımı ve gördüklerimi yaptığım hataları başkası yapamasın diye yazmaya başladım.

İki romanım var : (Saklambaç, bir kaçış öyküsü),( deprem, umutsuzluğa yolculuk)

 

BETÜL FIRAT: Ailenizde sizden başka sanatın herhangi bir alanıyla ilgilenen var mı?

HAKAN DİNÇAY: Maalesef tek benim.

 

BETÜL FIRAT: Sizin için en önemli olan eseriniz hangisidir?

HAKAN DİNÇAY: (Deprem, bir kaçış öyküsü), çünkü göçük altından çıktıktan sonra yaşadıkları olaylar en az göçük altında olmak kadar sıkıntı dolu hayatları var. İnsanlar genelde şunu düşünüyor göçük altından çıktıktan sonra tamam kurtuluyorlar. Bu çok güzel bir duygu, ama o çıkan insanlar göçük altında her şeylerini bırakarak çıkıyorlar.  Ben bunu anlatmaya çalıştım.

 

BETÜL FIRAT: Bir yazar sanatını icra ederken en çok neye dikkat etmeli? 

HAKAN DİNÇAY: Dürüst olmalı. Yazdıklarını yaşamalı, hissetmeli. ( Sakın şu anlaşılmasın, ben kumarın nasıl kötü bir alışkanlık olduğunu yazmak için kumar oynamalıyım, kavganın nasıl bir şey olduğunu anlatmak için kavga etmeliyim vs. değil. ) Bu tatsız olayları yaşayan insanlarla konuşup onları anlamamalı hissetmeli.  Hisseden adam iyi yazardır.

 

BETÜL FIRAT: Kitaplarla aranız nasıldır? En son hangi kitabı okudunuz? En çok tavsiye edeceğiniz kitap hangisi olurdu?

HAKAN DİNÇAY: Kitapla aranız nasıldır. Tuhaf soru. Futbol aşığı bir taraftara futbolla aranız nasıl der gibi, Obez bir insana yemekle aranız nasıl der gibi bir soru. Okumadan duramam, yemek yemek su içmek gibi bir şey. En son okuduğum kitap, Mehmet Rauf, Eylül. En çok tavsiye edeceğim kitap Mademe BOVARY Gustave Flaubert, Dostoyevski nin tüm kitapları

 

BETÜL FIRAT: Sizi etkileyen şair, yazar veya sanatçılar kimlerdir?

HAKAN DİNÇAY: Dostoyevski ve başarılı yazar arkadaşım Betül Fırat.

 

BETÜL FIRAT: İyi yazmak için bir formül var mıdır? Yazmak isteyenlere önerileriniz nelerdir?

HAKAN DİNÇAY: Bol okumak, bol bol gezmek, psikoloji kitapları okumak. Bunu (İyi yazmak) okulda görülen ders gibi düşünürsek. Gezmek, insan tanımak, tarihi yerleri görmek pratik bilgidir. Okumak,(ne olursa olsun okuyun, roman oku, makale oku, gazete oku vs. Asla bu benim işime yaramaz okumayayım diye kitabı bırakmayın. Her kitap size bir şey verir.) Buda teorik bilgidir. Klasik kitapları (Dostoyevski, Tolstoy, Balzac, Gustave Flaubert vs.) en az iki defa okuyun ikinci veya üçüncü okumanızda farklı değerleri göreceksiniz. Yanı bu tür romanları limon sıkar gibi sıkın özüne ulaşın. Bu tür romanlar soğan gibidir. İlk okuduğunuzda soğanın dış yüzeyini görürsünüz. İkincide iç kabuğunu öğrenirsiniz. Üçüncü ve dördüncüde, cücüğünü tadarsınız ki soğanın en güzel yeri soğanın cücüğüdür. İkisini yani teorikle pratiği beraber yürütmeye çalışın. O zaman iyi yazar olursunuz.

 

BETÜL FIRAT: Gençlerimizi edebiyata ve sanata kazandırmak için neler yapılabilir?

HAKAN DİNÇAY: Beğendikleri ilgi duydukları değerlerden başlamalarını isterim. Önce yemeklerini yesinler, sonra mutfakta bu yemek nasıl yapıldı onu öğrensinler. Örnek: Gezmeyi seviyorlarsa ki herkes sever. Bol bol gezsinler, ama gittikleri yerde o yerin tarihini öğrensinler. O yerin ilginç özelliklerini öğrensinler. Severek yaparak ve yaşayarak öğrensinler. Gerisi gelir. İnsan okumanın zevkini alırsa gerisi gelir. Ben dört yaşında konuşmayı öğrendim. İlkokul birde sınıfta kaldım. Gezdikçe merakım arttı. Püf noktası budur.   

 

BETÜL FIRAT: Şu ana kadar sohbetimizi okuyan ve bizlere eşlik eden dostlara son olarak ne söylemek istersiniz?

HAKAN DİNÇAY: Vazgeçmediğiniz sürece asla kaybetmezsiniz. Röportaj için teşekkür ederim.