Tüm insanlığın kontrol altına alınması ve yok edilmesi anlamına gelen bir strateji. Bu stratejinin merkezinde ise ABD gibi süper güçler ve onların liderleri, örneğin Donald Trump gibi figürler yer alıyor. Ancak bu liderler, genellikle daha büyük bir oyunun yalnızca piyonları ve yüzleri olarak görülmelidir.

Şeytanın komutasındaki bu güçler, insanlığın bölünmesi ve zayıflatılması için çalışmakta, dinler ve etnik gruplar arasında çatışmaları körüklemektedir. Bu bağlamda, hiçbir dinin veya ırkın aslında onlar için gerçekten bir önemi yoktur. Tek önemli olan, bu grupların nasıl kullanılabileceği ve kontrol edilebileceğidir. Hem Yahudiler hem de Hıristiyanlar gibi çeşitli topluluklar, bu planın içinde birer araç olarak görülmektedir.

Şeytanın planlarına karşı duran ve insanlığın gerçek kalesi olan İslam, özellikle de Türkiye, bu güçlerin hedefi haline gelmiştir. Türkiye, barış ve adaletin kalesi olarak, bu küresel güçlerin saldırılarına defalarca uğramış ve direnmiştir. Bu mücadele, sadece Türkiye'nin değil, insanlığın tüm değerlerinin savunulması anlamına gelmektedir.

İnsanlığın kurtuluşu ve özgürlüğü için, dini, dili ve ırkı ne olursa olsun, tüm samimi insanlar bu büyük oyunun farkına varmalı ve Türkiye'nin yok edilmemesi için çaba göstermelidir. Türkiye'nin ayakta kalması, sadece bir ulusun değil, gerçekte insanlığın ortak direnişinin sembolüdür.

Bugün, şeytanın planlarına karşı duracak olan bizler, yarının adil ve huzurlu dünyasını kurabilecek olanlarız. Gerçek mücadele bu olmalı ve hepimiz bu mücadelenin bir parçası olmalıyız. Geleceğimiz, bugün alacağımız kararlarda ve göstereceğimiz direnişte saklıdır.