Birol Yelekin’den 30 Ağustos Zafer Bayramı Açıklaması
Başkan Yelekin Atatürk anıtında yaptığı açıklamada, “Türk milleti 30 Ağustos zaferi sayesinde özgürlüğüne ve bağımsızlığına kavuşmuştur. Tam bağımsız ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti bu zaferin eseridir. Bu zafer, sadece Türk ulusunu bağımsızlığına ve özgürlüğüne kavuşturan bir zafer değil, aynı zamanda bütün mazlum uluslara özgürlük ve bağımsızlık yolunu açan büyük bir zaferdir. Bu zaferin kazanılmasının temelinde Atatürk’ün bilimsel düşünce biçimi vardır” dedi.
Başkan Yelekin, ”Atatürk zaferin hazırlıklarına 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkar çıkmaz yerel ve bölgesel direnişleri ulusal boyutta örgütlü bir halk direnişine dönüştürmeye çalışarak başladı. Bunun için davasının haklılığına ve halkına güvendi. Gücünü haklı olmaktan ve halka dayanmaktan aldı. Atatürk, bu zafere giden yolun her aşamasında “duygularla” ve “tutkularla” değil “akılla” hareket edilmesi gerektiğini belirtti.
Düşmana saldırmak için verilmiş kesin kararı uygulamadan önce “üç savaş aracı” diye adlandırdığı meclisi, milleti ve orduyu hazırlamak zorunda olduğunu belirti. O; milletin, meclisin ve ordunun oluşturduğu cepheye “iç cephe” diyordu. “Temel olan iç cephedir. Bu cephe bütün yurdun, bütün milletin meydana getirdiği cephedir. Görünürdeki cephe ise, doğrudan doğruya ordunun düşman karşısındaki silahlı cephesidir. Bu cephe sarsılabilir, değişebilir, yenilebilir; ama bu durum hiçbir zaman bir milleti bir ülkeyi yok edemez. Önemli olan, ülkeyi temelinden yıkan, milleti tutsak ettiren iç cephenin düşmesidir…”
Büyük zafer, Atatürk’ün “üç savaş aracı” dediği “milleti”, “meclisi” ve “orduyu” iyi hazırlamasında ve “iç cepheyi” olabildiğince güçlendirmesiyle kazanılmıştır.
Üzülerek belirtmek isterim ki bugün bu iç cephe sarsılmıştır.
Bu büyük savaşın kahramanı aslında bir barış sevdalısıydı. “Savaş zorunlu olmalı. Hakiki kanaatim şudur: Ben milleti savaşa götürünce vicdanımda azap duymamalıyım. ‘Öldüreceğiz’ diyenlere karşı ‘Ölmeyeceğiz’ diye savaşa girebiliriz. Lâkin millet hayatî tehlikeye maruz kalmadıkça, savaş bir cinayettir.” diyordu.
İşte Kurtuluş Savaşı, Türkiye için “millet hayatının tehlikeye maruz kaldığı” bir savaştır. Bu savaş Türk milleti için “haklı” ve “meşru” bir savaştır. Buna rağmen Atatürk, Büyük Taarruz öncesinde bir kere daha diplomasiyi denedi. Bu kapsamda önce Mart 1922’de Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey'i (Tengirşek), Temmuz 1922’de de İçişleri Bakanı Fethi Bey’i (Okyar) Avrupa başkentlerine gönderip savaşsız antlaşma yolunu aradı. Ancak bakanların Paris ve Londra’daki görüşmeleri sonuçsuz kaldı.
Fethi Bey, Paris ve Londra görüşmelerinden sonra hükümete verdiği raporda şöyle diyordu: “Milli amaçlarımızın elde edilebilmesi ancak askeri hareketlerle mümkün olabilecektir. Başka incelemeye başka yoruma gerek yoktur.”
Atatürk, 30 Ağustos 1924’te Dumlupınar’da, yaptığı konuşmada, Büyük Zafer’in üç büyük amaca hizmet ettiğinin altını çizmişti. Birincisi ulusal egemenlik, ikincisi çağdaşlaşma, üçüncüsü de ekonomik bağımsızlık.
Bugün ulusal egemenliğimiz zedelenmiştir, çağdaşlaşma hedefinden gittikçe uzaklaşmaktayız, ekonomik bağımsızlığımız tartışılır durumdadır.
Atatürkçü Düşünce Derneği Samsun Şubesi olarak her zaman Atatürk’ün ‘’Yurtta Barış Dünyada Barış’’ ilkesini savunacağımıza, haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe, yalana, talana ve tacizcilere karşı mücadelemizi sürdüreceğimize söz veriyoruz.
30 Ağustos Zaferi’nin 102.yılında Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK ve zaferin kahramanlarını saygı ve minnetle anıyorum. 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun” diye konuştu.