Türkiye’de ‘Gelir Eşitsizliği’ Alarmı
Söz konusu raporu Türkiye perspektifinden değerlendiren Toplum Çalışmaları Enstitüsü Genel Sekreteri Çiğdem Gizem Okkaoğlu, “Toplumun daha iyi bir geleceğe sahip olabilmesi için kapsayıcı politikalarla yoksulluğu ve gelir eşitsizliğini azaltmak zaruri; aksi takdirde, sosyal ve ekonomik dengeler bozulmaya devam edecek, toplumsal huzursuzluklar giderek derinleşecek ve ‘toplumsal cinnet’ kaçınılmaz olacak” ifadelerini kullandı.
Dünya Bankası’nın 2024 Yoksulluk, Refah ve Gezegen Raporu yayınlandı. Pandemi sonrası dönemde küresel yoksulluğun azaltılmasında ciddi bir duraklama yaşandığını vurgulayan rapor, aşırı yoksulluğun ve gelir eşitsizliğinin giderek derinleştiğini ortaya koydu. Küresel ekonomi; COVID-19’un yarattığı ekonomik şoklar, artan borç yükü ve büyüyen gelir uçurumlarıyla mücadele ederken, yoksullukla mücadele çabalarının ise yavaşladığı görüldü.
YOKSULLUK TÜRKİYE’DE DE TIRMANIŞTA
Raporda yer alan verilere göre bugün dünya nüfusunun %8,5’i oluşturan 692 milyon insan aşırı yoksulluk içinde yaşarken, Türkiye’de de durum iç açıcı değil. TÜRK-İŞ’in 2024 Eylül ayı verilerine göre Türkiye’de dört kişilik bir ailenin sadece gıda harcamaları için yapması gereken aylık minimum tutar, yani açlık sınırı 19.830 TL’ye yükselmiş durumda. Ancak yoksulluk sınırı, yani gıda ile birlikte diğer temel ihtiyaçlar (kira, ulaşım, eğitim, sağlık vb.) için gereken toplam gelir tutarı 64.595 TL’yi buluyor. Bekâr bir çalışanın aylık yaşama maliyeti ise 25.706 TL’ye yükseldi. Bu rakamlar karşısında asgari ücret 17 bin iki TL iken, asgari ücretli çalışanların oranının ise %50 olduğu ifade ediliyor.
TOPLUM 2024 RAPORU VERİLERİ DOĞRULUYOR
Söz konusu verileri değerlendiren Toplum Çalışmaları Enstitüsü Genel Sekreteri Çiğdem Gizem Okkaoğlu, “Elbette toplumsal sorunları bütünüyle yoksulluk artışına ve gelir eşitsizliğine bağlamak doğru değil, bu manipülatif bir yorum olur. Ancak ülkemizde gözlemlediğimiz sorunların pek çoğunun ekonomi kaynaklı olduğunu ve ekonomi kaynaklı problemlerin de temelinde gelir eşitsizliğinin yattığını söylemek yanlışlanması zor bir tespit olacaktır” ifadelerine yer verdi. Toplum Çalışmaları Enstitüsü bünyesinde hazırlanan “Toplum 2024: Türkiye Toplumsal Eğilimler Araştırması”na da atıfta bulunan Okkaoğlu, “Rapora göre acilen çözülmesi gereken ilk 10 sorun listesinin ilk 2 sırasındakiler dahil olmak üzere 5’i doğrudan ekonomiyle ilgili. Toplumun %54,1’i, ‘Sizce Türkiye’nin acilen çözülmesi gereken en önemli iki sorunu nedir?’ sorusuna ‘ekonomi’ cevabı veriyor. Toplumun %27,9’u ise, yine aynı soruya ‘enflasyon, hayat pahalılığı ve zamlar’ yanıtını veriyor. Eğer adil bir gelir dağılımı sağlanabilmiş olsaydı, yahut en azından gelir dağılımındaki eşitsizlik yıllar bazında azalıyor olsaydı ve bu suretlerle yoksulluk azaltılabilmiş olsaydı, bugün ülkemizde ekonomik umutsuzluğun had safhada olmayacağı pek tabii söylenebilirdi” değerlendirmesinde bulundu.
ÇÖZÜM MÜMKÜN MÜ?
Toplum Çalışmaları Enstitüsü Genel Sekreteri Çiğdem Gizem Okkaoğlu, derinleşen yoksulluğa karşı çözüm önerilerini de sıralayarak sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünya Bankası’nın küresel çapta sunduğu çözüm önerilerinin, Türkiye için de geçerliliğini koruduğu söylenebilir. Ancak bunlarla sınırlı kalmayarak Türkiye’nin istikrarlı ve sürdürülebilir politikalar geliştirmesi ve bu politikalar çerçevesinde planlı aksiyonlar da alması gerekiyor: Türkiye’de gelir eşitsizliğini azaltmak için daha kapsayıcı ekonomik politikalara ihtiyaç var. Zenginler ile fakirler arasındaki uçurumun kapatılması, işçilerin milli gelirden aldığı payın artırılması ve düşük gelirli kesimlere yönelik sosyal yardımların genişletilmesi büyük önem taşıyor. Orta sınıfın gelir pastasındaki payının artırılması, toplumsal refahın artmasına katkı sağlayabilir. Eğitim, sağlık ve altyapı yatırımları ile orta sınıfın ekonomik olarak daha güçlü hale getirilmesi, toplumsal dengeyi sağlamada kritik rol oynuyor.
“TOPLUMSAL CİNNET” KAPIDA
Türkiye’de yoksulluğun ve gelir dağılımındaki eşitsizliğin artışı, bu küresel sorunun en acımasız örneklerinden birini teşkil ediyor. Artan yoksulluk; zengin kesimin kaçamadığı toplumsal huzursuzluklar, altyapı sorunları ve çevre krizlerine yol açarken, refahın dar bir zümreye yoğunlaşmasının sonuçları ise toplumun bütününü etkiliyor. Gelir adaletsizliği, yalnızca yoksulların değil, en zenginlerin de yaşam kalitesini tehdit eden bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Toplumun daha iyi bir geleceğe sahip olabilmesi için kapsayıcı politikalarla yoksulluğu ve gelir eşitsizliğini azaltmak zaruri; aksi takdirde, sosyal ve ekonomik dengeler bozulmaya devam edecek, toplumsal huzursuzluklar giderek derinleşecek ve ‘toplumsal cinnet’ kaçınılmaz olacak.”