Çocuklar Ve Ebeveynleri

Dediğim gibi uzun zamandır mesleğim icabı insanlarla haşir neşir oldum, hatta çoğu zaman bir psikolog gibi insanları dinledim. Başta basit gibi görünün ama sonucu çok ciddi olaylara neden olan konulardan biri de. Aile içinde ki dengeler. Bu denge oluşumun da genelde babalar kötü polis rolünü üstlenmek zorunda kalırlar. Annelerse daha duygusal yapıları nedeniyle özellikle çocukları konusun da daha tolerans gösterirler yani onlarda iyi polis rolünde olurlar.

Tabi bu durum çoğu zaman baba ile evlatlar arasın da dönem dönem gerilimlere sebep olur. Hayatın her alanında olduğu gibi aile içinde de bir disiplin olması gerekir. İşte bu disiplin görevi çocuklar konusun da genel de babalara düşer. Bu görevi yani kötü polis rolünü kimi ailelerde baba çocuklara gereğinden fazla tolerans gösterdiği için annelerde üstlenir. Benim burada anlatmaya çalıştığım 'anne şöyle', 'baba şöyle' konusu değil, rollerde ki çekilen sıkıntılar.

Özellikle erkek evladı olan aileler de doğru ya da yanlış sebep ne olursa olsun erkek evladın geçimi ebeveynlerin de üzerindedir. Bakın bu lafa karşıyım ama halkımız da şöyle bir anlayış vardır; kız verilir kız alınır. Hatta çok doğru bulmasam da iç güveyi diye bir kavram vardır. Bu kavramın anlamı maddi açıdan daha güçlü olan tarafın kadın olması durumunda, erkek tarafından evliliğin kadının mevcut evinde sürdürülmesi ve bu çoğu zaman toplum için de hoş karşılanmaz. Yine altını çiziyorum bu düşünceler doğrudur ya da yanlıştır tartışılır. Ama binlerce yıldır ailenin geçimi erkek de olduğu için bu anlayış topluma yerleşmiştir. Hatta evlenecek gençlerde erkek tarafına genelde şu sorular sorulur:

Maddi durumu nasıl?

Evini geçindirebilecek durumda mı?

Evi var mı?

Bu soruların kız tarafına sorulduğu pek görülmemiştir.

Sanırım bu mantık sebebiyle erkek çocukların hayat hazırlanması daha disiplin gerektir mantığını ortaya çıkarmaktadır. Disiplin konusu da genelde babalara düştüğü için genelde baba oğul arasında ister istemez çatışmalar kaçınılmaz olur.

Peki, babanın derdi nedir?

Baba evladını bir anneye göre daha mı az sever?

Hayır...

Ya da bir anne evladını babaya göre daha mı az sever?

Hayır...

Sonuç olarak evlat her iki tarafın evladıdır. Sadece anne daha duygusaldır ve çoğu zaman mantığıyla değil duygularıyla hareket eder. Basit bir örnek vereceksek çocuk, “bugün kendimi çok iyi hissetmiyorum okula gitmeyim” dediğinde, anne “tamam bu gün okula gitme” diyebilir.

Aynı durumda baba ise, “okula gitmeyecek kadar kötü değilsin okula gitmelisin” der.

Ya çocuk ihtiyacı olmadığı halde kendine bir şey almak isterse, anne hemen almak ister. Baba ise, “bugün buna ihtiyacın yok ihtiyacın olduğun da alalım” der.

İş hayatında sabah işine geç gitmek isteyen bir evlada anne sorun yapmaz, “oy kuzum tamam geç git” diyebilir. Baba ise buna tepki verir “yarın bir gün ev geçindireceksin erken kalkan erken yol alır kalk işin başına geç” der. Bir daha tekrarlamak isterim ki! Bu durum anne baba olarak fark etmiyor. Ailede anne ya da baba her kim mantık yerine duygularıyla harekât ediyorsa benim sözüm onlara.

Burada en büyük iş asıl dengeyi kuracak kişiye düşüyor. Ebeveynlerden biri disiplin görevini üstlendiyse, diğer ebeveyn dengeyi kurması gerekir. Anne ya da baba fark etmez doğruları göstermek adına hangi ebeveyn evladını hayata hazırlamak adına çocuğuyla ters düşüyorsa diğer ebeveyn dengeyi kurup, “bak evladım baban (ya da annen) seni çok seviyor. Onun tek amacı senin iyiliğini istemek seni hayata hazırlamak gelecekte kendi ayakları üzerinde durabilmeni sağlamak, bunu yaparken belki sana göre yanlış davranıyor olabilir, ama inan onun amacı senin gelecekteki rahatlığın, bu nedenle babana ( ya da annene) tavır yapma yaparsan bana da o tavrı yapmış olursun. Beni de kırarsın. Babaya anneye tavır almak doğru değil. Bizim her ikimizin de amacı gelecekte senin mutluluğun” demesi gerekir.

Ama ne yazık ki, çoğu aileler de bu olmuyor. Hatta taraflardan biri belki iyi niyetle olsa bile kaş yapayım derken göz çıkartıyor ve adeta ateşe körükle gidiyor. Sen haklısın deyip evladının babasına ya da annesine tavır almasına göz yumuyorlar. Hatta evladına olumsuz yönde gaz bile veriyorlar.

Sonuç aile için de kırgınlık dargınlık.

Ne anne ne baba eğer akıllarında bir sorunu yoksa her ikisi de evlatlarını mutlu görmek gelecekte kendi ayakları üzerin de sağlam durabilmesini sağlamaktır.

Amaca gidilirken izlenen yol kimi tarafa göre yanlış olabilir. Ama önemli olan niyettir.

Bu nedenlerle çoğu evlat kendileri baba ya da anne olduklarında gerçekleri görürler. Ve kendi anne ya da babalarının aslında ne kadar haklı olduğunu anlarlar. Ama çoğu zaman ne yazık ki iş işten geçmiş olur.

Ne kırgın küskün geçen yılların ne de çekilen vicdan azabının tamirinin telafisi olmaz.

Bazı gençlerde şu mantık vardır yaşayıp göreceğim. Bu düşüncede haklı olabilirler sadece bilmedikleri bir konu vardır ki! Onlar yaşayıp görene kadar yaşayıp görenleri bir daha hayatların da bulamayabilirler.