Metin Külünk, '2025'te Bu Ülke Erken Seçimi Konuşur'

12punto'nun youtube programı 'Özge Uzun ile Filtresiz'de, deneyimli sunucu ve gazeteci Özge Uzun'un konuğu Adalet ve Kalkınma Partisi 24,25 - 26 Dönem milletvekili Metin Külünk oldu.

Külünk, Özge Uzun'un sorularına samimi yanıtlar verirken, tartışma yaratacak ve uzun süre gündemde kalacak açıklamalar yaptı. AKP'nin öne çıkan yüzlerinden biri olan Metin Külünk'ün özellikle ekonomiye yönelik söylemleri dikkat çekti. Külünk ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan için de "Sayın Erdoğan zirvede bırakmalı" ifadelerini kullandı.

Külünk, özellikle son zamanlardaki 'çürümüşlük', 'toplumun içinde bulunduğu hal' ve ülke gerçeklerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından gizlendiği yönündeki iddialar ile ilgili konuştu.

'SAYIN CUMHURBAŞKANINI CİDDİ MANADA ZORLUYORLAR'
Geniş toplum kesimlerince sık sık dile getirilen "Erdoğan iyi çevresi kötü" söylemini Özge Uzun, "buna kimse müdahale etmiyor mu?" diyerek Külünk'e sordu.

Bütün liderlerin yaşadığı sorunu Erdoğan'ın da yaşadığını söyleyen Külünk, "Mustafa Kemal de çok ciddi sorunlar yaşadı. Mustafa Kemal'in liderliği çok farklı boyuttayken çevresinin Gazi Mustafa Kemal'e biçtiği rol bir başka boyuttaydı. Abdulhamit de uzun yıllar sultanlık yapmış bir lider. Ama baktığınızda çevresiyle çok büyük bir sınavı olmuş ve çevresinin çürümüşlüğüne müdahale etmemenin bedelini ödemiş bir durumdaydı" diye konuştu.

"Cumhurbaşkanı Erdoğan iyi, çevresi kötü" demek istemediğini söyleyen Külünk, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugüne gelirsek yine bir akıl F-35'leri alma karşılığında borcu borçla çevirme noktasında Türkiye'yi tekrar birileri sayın Cumhurbaşkanımızı zorlayarak Türkiye'yi götürüp "S400'leri rafa kaldırın, Asya'daki yükselişe ilgiliz kalın, Türkiye'yi tekrardan batının kontrolü halinde bir ülke haline getirin" diyen bir model var. Bunların sayın Cumhurbaşkanını ciddi manada zorladıklarını ben açık bilgi kaynaklarından, açık açık görüyorum.

'İÇERİDE TÜRKİYE'YI BATIYA TESİM ETMEK İSTEYEN KESİMLER VAR'
Muhalif olabilirsiniz. Türkiye bir tünelden geçiyor. Bu tünelden geçiş süresince liderlerin bulunduğu nokta bu ülkedeki her vatandaşı doğrudan ilgilendirmektedir. Bir gerçek var. Türkiye tarihi bir eşikte. 1945 öncesinde başlayan Türkiye'nin tekrar batıya teslimini isteyen içeride neo-liberal kesim var, İslamcılık yapan neo-liberaller var, sağcılar var. Hepsinin ortak çıkış noktası bu. Türkiye Asya'nın yükselişi karşısında bir kenarda kalsın, Türkiye tekrar batı ile yoluna devam etsin. Bunun için de Sayın Erdoğan 15 Temmuz'daki çizgisinden vazgeçsin, 15 Temmuz'dan sonraki bağımsızlık çizgisinden vazgeçsin. Bunu Mustafa Kemal için de yaptılar. Batı bunu neyin karşılığında istiyor biliyor musunuz? Çin'in yükselişi, Asya'nın yükselişi, küresel ticarette Asya'nın merkez rolü olması karşısında, ABD adına vekalet üstlenerek bizi Rusya ve İran ile savaştırmak istiyorlar. Kim adına? ABD'nin kendi iç çöküşünü engelleyebilmek için.

Diğer tarafta da Asya'ya karşı Anadolu topraklarını yeniden bir ABD üssüne dönüştürmek istiyorlar. Peki biz şunu söylüyoruz. Biz İncirlik'in Anadolu'ya gizli bir üs verildiği andan itibaren NATO'ya dahil olduğumuz süreçten itibaren stratejik ortak değil miyiz? Peki bu nasıl stratejik müttefiklik ki DEAŞ'ı besleyecek, FETÖ'yü üretecek, besleyecek? Bunları doğrudan bize karşı kullanacaklarını açık açık söyleyecek"

Ekonomik kriz ile ilgili de konuşan Külünk, toplumun yüzde 40'ının ciddi sorun yaşadığını, yüzde 10'un ise "zorlukla yürüdüğünü" söyledi.

'ERDOĞAN'IN GÜCÜ SOKAKTAN GELİYORDU'
Külünk söz konusu duruma rağmen geriye kalan yüzde 50'lik kısımdan yüzde 30'luk bölümün her şartla yukarıya çıktığını ifade etti. Nüfusun yüzde 1'lik kesimin servetinin toplumun yüzde 40'ını kontrol ettiğini söyleyen Külünk, "Onlara hiç dokunulmuyor" dedi. Külünk, ekonomi ile ilgili sözlerine şöyle devam etti:

"Sofrada problem varsa hayat insanın canının acıdığı yerdir. Bu yüzden 3 Temmuz 2023'den beri defalarca ifade ettim. Sayın Erdoğan'ın gücü sokaktan geliyor(du). Çünkü Sayın Erdoğan emekçinin, işçinin, esnafın, dar gelirlinin, çiftçinin, köylünün her an yanında duran abisiydi, kardeşiydi, 'Bizim Erdoğan'dı, 'Bizim Tayyip'ti. Burası en güçlü stratejik noktaydı. Bu güç alanı özellikle 2019'dan sonra kur saldırısından sonra başlayan ve sonra devam eden süreçte Covid, Rusya-Ukrayna savaşı ve depremden sonra içine girdiğimiz finansal türbülans diyeyim.

'HEPİNİZ KAÇACAKSINIZ'
Sayın Şimşek son zamanlardaki göstergelerdeki iyileşmelerden bahsetti. Bu iyileşmeler emeklinin, çiftçinin, dar gelirlinin, sabit gelirlinin sofrasına yansımasından sonra Sayın Erdoğan'ı ayakta tutan o güç sermaye değildir. Türkiye'yi İran ve Rusya karşısında batı adına savaşmayı itenlere, sermaye kesimine sesleniyorum. Siz gidin İran ile Rusya ile savaşın! Siz çünkü öyle bir durumda burada durmayacaksınız. Hepiniz kaçacaksınız."

'SERVET VERGİSİ KOYUN DİYE BAS BAS BAĞIRIYORUM'
Ekonomi ile ilgili değerlendirmelerine 'üst kesim' ve 'sermaye sınıfını' eleştirerek devam eden Külünk, sözlerini şöyle sürdürdü:

"15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul'a özel uçağıyla geldi. Milletimizle kucaklaştı. O sırada özel uçağını hazırlayarak yurt dışına kaçmaya çalışanlar, perdelerini örtenler, telefonlarını kapatanlar. O sermaye çevreleri var ya. Arabalarının markaları değişmeye başladı, daha klas oldu. O gece tankların önüne dar gelirliler yatacak, uçaklara kafayı dar gelirli kaldıracak, sokaklarda 1 ay boyunca servet sahipleri yatmadı. Benim garibanım yattı, sabah kalktı işe gitti. Benim garibanım ölmeyi göze aldı. Bu ülkenin bağımsızlığına sahip çıkmaya benim garibanım göze alacak. Bu ülke zorluk bir döneme geçtiği zaman Türkiye'den zenginleşenlerin hiçbirisi elini taşın altına koymayacak. Servet vergisi koyun diye bas bas bağırıyorum. Koyun."

'ŞIMARIKLIKLARINI DİNDARLIKLA ÖRTMEYE ÇALIŞIYORLAR'
Servet sahiplerinin servetlerini AKP'nin istikrar döneminde katladığını söyleyen Külünk, "Ciddi anlamda büyük bir miktar. AKP sayesinde zenginleşmiş çevrelerin, dar-elit çevrelerin ki bunların diğer AKP öncesi zenginlerden hiçbir farkı yok" dedi.

'AKP ile beraber servetine servet katan çocukların 10 bin TL'ye kahve içtiği' sözü hatırlatılması üzerine Külünk, "Var tabii ki. AKP öncesindeki servet transferinin olduğu kesimin şımarıklıklarıyla, kimi zaman küstahlıkla, tepeden bakmada AKP döneminde zengin olmuşların modellerinde bir fark yok ki. Bu modeller Hz. Ebubekir diyip milletin karşısında konuşanlar Hz. Ebubekirsiz bir şımarıklığı insanların önünde din psikolojisini kullanarak şımarıkları yine dindarlıkla örtmeye çalıştıkları için toplum aşırı haklı olarak irrite oluyor" diye konuştu.

'MİLLETİMİZ DİN PSİLOJİSİNİN KULLANILMASINDAN BIKTI'
Özge Uzun, "ülkemin bu hale gelmesine üzülüyorum" diyerek "Türkiye'yi yönetenler tarafından sürekli azar işitildiğimizi hissediyoruz" ifadelerini kullandı. Uzun, yurttaşa sürekli kusurluymuş gibi davranılmasına dikkat çekerek, Külünk'e, "niye bunlar oluyor" diye sordu.

Külünk şunları söyledi:

"31 Mart'tan sonra sayın Erdoğan'ın sosyolojisi eriyor. Sayın Erdoğan sizin bu sorduğunuz soruyu kendisi sormak ve cevaplamak zorunda, çünkü sokak artık, "Cumhurbaşkanımız çok iyi etrafı çok kötü cümlesini aştı. Doğrudan üzülerek ifade ediyorum Sayın Cumhurbaşkanımızın kendisini tartışıyor. 3-4 sene evvelki Sayın Cumhurbaşkanımıza olan güveni dikine aşağı doğru iniyor. "Bunların hiçbirinden Sayın Erdoğan'ın haberi yok" bu kalktı ortadan. Bu belki uzun süre öncesinde bir gerçek olarak kabul edilebilirdi ama bugün artık hayatın her alanında; her filmin haber hikayesinin başında bu kadar açık konuşuluyorsa Sayın Cumhurbaşkanımızın 31 Mart sandık sonuçlarını merkeze koymalı.

Aziz milletimiz sandıkta Sayın Cumhurbaşkanına o kadar açık bir mektup yazdı ki; Dedi ki, 'Biz yerel yönetimlerde ölçüsüz kuralsız modelden bıktık. Bunun din psikolojisi ve senin adının arkasına saklanarak yapılmasından bıktık. Sürekli karşımıza çıkan şu binayı, bu binayı yaptık sözlerinden bıktık. Siyasette de teşkilatların, senin isminin arkasına saklanarak, siyasetin halk için yapılmasından çıkıp, yerelde bir derebeylik inşa ederek, kamu üzerinden yaratılmış bir modelle çıkar ilişkisine dönüştürülmesi ve bulundukları noktada senin üzerinden despotizm üretilmesinden bıktık' dedi.

Muhalefetin bu kadar çürümüş, kendilerini Batı'ya endekslemiş bir muhalefetin bir ümit hale getirilmesine de bu millet kızıyor."

'ÜLKE 2025'TE ERKEN SEÇİMİ KONUŞUR'
Uzun'un Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bunu görüp görmeyeceği yönündeki sorusuna karşılık ise Külünk, "Bu yılın sonuna kadar, mutfağın rahatlamasına sebep olacak adımlar atılmasında gecikilirse, şehirlerdeki siyasetin derebeyi haline gelmiş, yaptığı yanına kar kalıyor psikolojisine dönüştürecek hesap verme ve sorma mekanizmasını harekete geçirmezse çok net söylüyorum bu ülke 2025'te erken seçimi konuşur. Çünkü sokak artık eleştirel boyuttan çıkıyor, içine düştüğü çaresizlik için çare aramada öfke boyutuna geliyor" yanıtını verdi.

 

'GAYRETİM, ERDOĞAN'IN GÖREVİ GÜZEL ANILARAK DEVRETMESİ'
Özge Uzun program devamında Külünk'e Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yıllar öncesine ait olan bir fotoğrafı hatırlatarak "Arkadaşınızı özlüyor musunuz?" diye sordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı bir "ağabey-kardeş" hukukunda sevdiğini söyleyen Külünk, "Sayın Cumhurbaşkanımız, Cumhurbaşkanlığı gibi devletin liderliğini en nihayetinde devredecek. Güzel devretmesini isterim. Güzel anılarak devretmesini isterim. Zorlukların anısıyla devretmesini istemem. Bu dostluğun da hukukun da gereğidir. Biz bundan yanayız. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu ülkeye kazandırdıkları, başarıları, bir başarı hikayesi var. Fakat başarıların yanında eksiklikler, hatalar, boşluklar var. Bu gayet makul. İstediğim şudur. Her şeyin en güzel zirvesinde devretmek vardır ya. Ben onun çabası içerisindeyim. Hiçbirimizin bulunduğu yer mülk değil. Bu devrin, 15 Temmuz gecesindeki gibi anılması, o tatta olmasının gayreti içerisindeyim. En nihayetinde kararları verecek olan kendisidir" dedi.

'BİZ ORADAN GELDİK, ORADAN UZAKLAŞMAMALIYIZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile olan geçmiş anıları yad eden Külünk şunları da ifade etti:

"Biz beraber Unkapanı'nda çalışırken sabahleyin salatalık turşusu, tulum peyniri yerdik. 1985 yılında İl binasında o domates doğruyor, gazete kağıtlarını masalara sermişiz. Orada domates, peynir, ekmek, çay var. Bunlar bizi büyüten şeyler. O inanmışlık. Oradan uzaklaşmamalıyız. İnsanlar orayı sevdi. Vicdan arada, hak orada, zerafet orada.