Metin Leblebici, ‘İyi Yazmak İçin Öncelikle Çok Kitap Okumak Gerekli’

BETÜL FIRAT: Öncelikle hoş geldiniz diyor ve söyleşimizin başlangıcında bir iki cümleyle sizi tanımak istiyoruz.  Metin Leblebici kimdir?

METİN LEBLEBİCİ: 1966 yılında Erzurum’da doğdum. 1990’da İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümünden mezun oldum. 1992 yılında Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) Çorum Müessese Müdürlüğünde elektrik mühendisi olarak göreve başladım. Başmühendis ve sonrasında Proje ve Tesis Müdürü olarak çalışmaya devam ettim. Evli ve iki çocuk babasıyım.

 

BETÜL FIRAT: Yazmaya nasıl başladığınızdan ve ne kadar zamandır yazdığınızdan bahseder misiniz biraz?

METİN LEBLEBİCİ: Mesleğine âşık bir elektrik mühendisiyim. Mesleğimde en iyi olmak, daha iyisini yapmak için 27 yıllık memurluk hayatım boyunca çok çalıştım, mesleğimle ilgili çok kitaplar okudum, sürekli araştırdım, birçok yeniliklere ve projelere imza attım, bu konuda “Elektrik İç Tesislerinde Kablo Bacası ve Enerji Odası ile Uygulamaları” adında bir de kitap yazdım. Emekli olana kadar hayatım adeta mesleğimden ibaretti. Başka da pek bir uğraşım yoktu, mesela edebiyata karşı da pek bir ilgim yoktu.

 

Ama bir gün, cezaevine giren bir meslektaşımın cezaevinden çıkabilmek için bana attığı iftiralar sonucunda mesleğimden ibaret dünyam bir anda değişivermişti. O meslektaşım cezaevinden çıkmış, mahkemede berat etmiş, hayatına kaldığı yerden devam etmişti. Ama ben işimi kaybetmiş ve kendimi mahkemelerin soğuk duvarları arasında buluvermiştim. Ağır iftiralara maruz kalmıştım. Mahkeme heyetinin tutumundan bana karşı önyargılı oldukları gibi bir kanaate kaptırmıştım kendimi. Zor bir durumdaydım. Bu şartlar altında kendimi mahkemelerde anlatamazdım, anlatamıyordum da. Bir karar verdim: Kendimi anlatabilmek için bir roman yazmalıydım. Evet, o güne kadar hayatında bırakın roman yazmayı hiç roman okumamış ben, işten atıldıktan hemen sonra, 2016 yılının sıcak bir yaz gününde bir roman yazmaya karar verdim.

 

İşe, internetten bir romanın nasıl yazılacağına dair yazılar okumakla başladım. Sonra da evimdeki yüz kadar romanı inceleyerek yazım teknikleri konusunda fikir edindim, dil bilgisi yazım kılavuzu kitapları okuyarak da dil bilgisi bilgimi geliştirdim. Romanımda sadece kendimi anlatmamalıydım, ülkemizin temel meselelerine de eğilmeliydim. Mesela neden bir üretim toplumu olamadığımıza, Atatürk’ün ölümünden sonra ülkemizin emperyalizmin etkisine nasıl girmeye başladığına, eğitimdeki sıkıntılarımıza değinmeliydim. Mesela hiçbir darbeyi zamanında ve yeterince araştırmayarak yeni darbelere nasıl davetiye çıkarttığımıza, dinin çok değerli olduğuna ama yanlış anlatıldığında nasıl tehlikeli bir silaha dönüşebileceğine değinmeliydim. Mesela olaylara ön yargıyla bakmanın, başkalarına iftira atmanın, insanları kutuplaştırmanın, hukuksuzluğun ne kadar kötü bir şey olduğuna değinmeliydim. Olayları sorgulamanın, kimliği ve düşüncesi ne olursa olsun herkesi kucaklamanın ve ahlakın, adaletin, barışın ne kadar değerli olduğuna ve daha birçok konuya değinmeliydim. Ve kendime bir konu bulup romanımı yazmaya başladım. Kapatılan uçak fabrikalarımız ve seri üretimi yaptırılmayan Devrim otomobilleri üzerinden anlatmak istediklerimi bir aşk hikâyesi içinde anlatmaya çalıştım: Atatürk'ün çağrısıyla İstanbul'a gelen bir profesörün yerli uçak ve yerli otomobil yapma hayali ve bir holdingin tek varisi olan genç bir kadının bu hayali gerçekleştirmek için verdiği inanılmaz mücadelesi, aşkı ve korkuları, korkularının tetiklediği korkunç bir cinayet… Kapatılan uçak fabrikalarımız ve Devrim otomobilleri üzerine ne kadar belgesel, kitap, makale varsa hepsini inceledim. Romanımın konusunu andıran birkaç tane de roman okudum. Kitabımı geceli gündüzlü çalışarak tam beş yılda yazdım. Kitabımın adı: “Devrim’in Arabaları Vardı”. Romanı tarihi olaylardan ve gerçek hayat hikâyelerinden esinlenerek kimseyi putlaştırmadan, şeytanlaştırmadan objektif bir bakış açısıyla yazdım. Kitabıma bir de sözleri ve bestesi bana ait olan tanıtım şarkısı yaptım. Kitabımın tanıtım videosuna (tanıtım şarkısına ve tanıtım yazısına) Youtube’a kitabın adı yazıldığında ulaşılabiliyor. Bu konular üzerine yazılmış ve tanıtım şarkısı olan ilk ve tek romandır.

 

Çok severek çalıştığınız, çok da başarılı olduğunuz işinizden üzücü bir şekilde ve haksız yere atılmak, bir iftiraya kurban edilip asılsız iddialarla yargılanmak elbette herkes için çok üzücüdür. Evet, büyük kayıplarım var ama kazancım da var: Bir roman yazdım. Ben, kazancımın kayıplarımdan daha değerli olduğunu düşünüyorum.

 

BETÜL FIRAT: Edebiyat alanında ilk eseriniz nedir ve ilk yayınlanan eseriniz hangisidir?

METİN LEBLEBİCİ: İlk yazdığım kitap, Elektrik İç Tesislerinde Kablo Bacası ve Enerji Odası ile Uygulamaları adlı teknik kitap. Edebiyat alanında ilk eserim ise Devrim’in Arabaları Vardı adlı roman.

 

BETÜL FIRAT: Ailenizde sizden başka sanatın herhangi bir alanıyla ilgilenen var mı?

METİN LEBLEBİCİ: Küçük kızım iyi derecede piyano çalıyor.

 

BETÜL FIRAT: Sizin için en önemli olan eseriniz hangisidir?

METİN LEBLEBİCİ: İki tane eserim var. Birincisi, 2002 yılında yayınlanan Elektrik İç Tesislerinde Kablo Bacası ve Enerji Odası ile Uygulamaları adında teknik bir kitap. Bu kitabı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı inceledi, uygun görmeleri üzerine kitaptaki uygulamaları yönetmeliğe koydular. Böylece 2004 yılından itibaren yeni yapılacak en az 4 katlı binalarda kablo bacası şartı getirildi. Daha önce, yüksek katlı binalarda, dairelerin ana kablolarını katlara götürmek için binanın giriş katından en üst katına kadar hilti ile duvar kırılıyor, kırılırken de binanın ana kolon demirlerine zarar verilebiliyor ve binanın statik yapısı zarar görebiliyordu. Kablo bacası uygulamasıyla, binanın mimari projesi hazırlanırken bir baca tasarlanıyor ve kablolar hiç duvar kırmadan bu bacadan geçiriliyor, böylece binanın statik yapısına zarar verilmemiş olunuyor. Son deprem felaketlerini düşündüğümüzde, bu kitap yazılmamış olsaydı, kablo bacası uygulaması olmasaydı bu depremlerde kesinlikle daha çok can ve mal kaybı olacaktı.

 

İkinci kitabım ise Devrim’in Arabaları Vardı adlı roman. Kapatılan uçak fabrikalarımız ve Devrim otomobilleri konusunda yazılmış ve tanıtım şarkısı olan ilk ve tek roman olma özelliğinin yanında yazılma gerekçesi ile belki de Türk hukuk tarihine geçecek bir kitap. İki kitabımın da haklı gururunu yaşıyorum.

 

BETÜL FIRAT: Bir yazar sanatını icra ederken en çok neye dikkat etmeli?

METİN LEBLEBİCİ: Yazar okuyucuyu bir fikre dayatmamalı, düşündürmeye sevk etmeli. Çok araştırmalı, yanlış bilgi vermemeli, mümkün mertebe objektif olmalı. Özellikle tarihi ve siyasi romanlarda ve belgesel kitaplarda buna daha dikkat etmeli.

 

BETÜL FIRAT: Kitaplarla aranız nasıldır? En son hangi kitabı okudunuz? En çok tavsiye edeceğiniz kitap hangisi olurdu?

METİN LEBLEBİCİ: Romanımı yazarken konu ile ilgili birkaç roman okuduğumu söylemiştim. Bunların içinden en çok tavsiye edeceğim kitap, Ayşe Kulin’in Kanadı Kırık Kuşlar adlı romanı.

 

BETÜL FIRAT: Sizi etkileyen şair, yazar veya sanatçılar kimlerdir?

METİN LEBLEBİCİ: Romanımı yazarken eserlerinden en çok yararlandıklarım: şairlerden Nazım Hikmet; roman yazarlarından Ayşe Kulin, belgesel kitap yazarlarından Osman Yalçın, İsmail Yavuz, Muhittin Şimşek ve Hüseyin Hakkı Kahveci; şarkı söz yazarlarından ise Sezen Aksu ve Fikret Şeneş.

 

BETÜL FIRAT: İyi yazmak için bir formül var mıdır? Yazmak isteyenlere önerileriniz nelerdir?

METİN LEBLEBİCİ: İyi yazmak için öncelikle çok kitap okumak gerekli. Ben bunun eksikliğini ve zorluklarını bizzat yaşadım.  Mühendis olmamın avantajıyla bu açığımı biraz olsun kapattım ama çok zorlandım. Yazmakta olduğunuz kitabınızdaki olayların içindeymişçesine olmalısınız. Kitaba kendinizi iyice kaptırmalısınız, mümkün mertebe başka hiçbir şeyle ilgilenmemelisiniz. Tek odağınız bu olmalı.

 

BETÜL FIRAT: Gençlerimizi edebiyata ve sanata kazandırmak için neler yapılabilir?

METİN LEBLEBİCİ: Okumamak ve sanata ilgisizlik çarpık eğitim sistemimizin doğal bir sonucudur. İlk ve orta öğrenimde müfredat çok yoğun. Herkes üniversite okumalı gibi yanlış bir algı var. Gençler üniversite sınavında iyi bir bölüm kazanabilmek için sadece derslerine odaklanıyor. Sınavda çıkmayacak konularla ilgilenmek onlara göre zaman kaybı. Müzik, resim veya başka bir alan üzerine belki çok büyük bir kabiliyetleri var ama bilmiyorlar, yeteneklerinin farkında bile değiller. Hayatları test çözmekten, seçenekleri ise alfabenin ilk beş harfinden ibaret. Sistem onları, kendini tanımaya ve buna göre kendi seçeneğini üretmeye değil, yıllarca sürecek bir maratonun ardından girecekleri birkaç saatlik bir sınavda çözecekleri test sayısına göre herkese sunulan meslek seçeneklerinden birini seçmeye yönlendirmiş. Bir maratoncu gibi uzun bir kulvarda hedefine kilitlenmiş, başka hiçbir alanla, başka hiçbir seçenekle ilgilenmeden bir yarış atı gibi koşturuyorlar. Milyonlarla yarışıyorlar. Bu yarışın sonunda bir mühendis, bir doktor, bir öğretmen kazanılıyor ama belki de bir sanatçı kaybediliyor.

 

Evet, gençlerimizin ders dışında kitap okumaya, spor yapmaya, müzik ve sanatla ilgilenmeye, kendilerini tanımaya yeterli zamanları ve fırsatları kalmadığından çoğu öğrenci yeteneklerinin farkında bile olamıyor, ne istediklerini bile bilmiyorlar, edebiyattan, spordan, sanattan uzak sağlıksız nesiller yetiştiriyoruz. Bu durumda anne ve babalara büyük görevler düşüyor.

 

BETÜL FIRAT: Sizi okumak isteyen, takip etmek isteyen dostlarımız nerelerden ulaşabilirler?

METİN LEBLEBİCİ: Romanım, Elpis yayınlarından çıktı ve tüm online mağazalarda satılmaktadır.

 

BETÜL FIRAT: Şu ana kadar sohbetimizi okuyan ve bizlere eşlik eden dostlara son olarak ne söylemek istersiniz?

METİN LEBLEBİCİ: Ne iş yaparsanız yapın aşkla yapmalısınız, en iyisini yapmalısınız. Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır demiş Mustafa Kemal Atatürk. Kendinize güvenmelisiniz, başaracağınıza yürekten inanmalı ve olumlu düşünmelisiniz, kendinizi sevmelisiniz ama eksikliklerinizin de farkında olmalısınız. Kesinlikle umutsuzluğa kapılmayın çünkü umutsuzluk çabanın ve çalışmanın en büyük engelidir. İnsan umutla yaşar, umutla başarılı olur.