Şehir Issızlıkları
Kime sorsanız yalnızlıktan dem vuruyor. Kalabalıklar içinde yalnız insanlarız. Halbuki her yer insan ve tanıdık dolu.
Çağımızın verdiği bir atalet var sanırım. Herkes yoğun ve yorgun. Kimsenin vakti yok ve herkes yalnız.
Uzaklaştık sanki insanlardan ve kendimizden. Ulaşılabilirlik kolaylaştıkça biz uzaklaştık. Neyi istersek kolay bulabiliyoruz artık.
Belki de kalabalıklardan yıldık ve çekildik köşemize. İnsan yoğunluğu da ayrı yoruyor insanı.
Yine de ne olursa olsun insana insan gerek. Hiçbir şey olmasa da bir hâl hatır yetiyor gün güzelleştirmeye. Sadece bir tebessüm yeterken yalnız kalıyoruz gün sonunda.
Şehir ıssızlığı olsa gerek. Hayatın yoğunluğu ve yorgunluğu yetiyordur belki insanlara. Yeterince düşünecek konumuz var gün boyu.
Yalnızlaştıkça mutsuzluk da yakamızdan çekiştiriyor. Daha ıssızlaşıyoruz sanki.
Eski samimiyetimiz de kalmadı artık. Yarım ağız muhabbetlerle geçiştiriyoruz herkesi. Kimin nesi eksik nesi fazla bilmiyoruz.
Duyarlı insanlardık, birinin derdi herkesindi. İçinde olduğumuz döneme bakarsak da kalmamış gibi düşünceliliğimiz.
Köşe başını döndükten sonra kim hangi hayatın içinde merak etmiyoruz artık. Kendi işimiz gücümüz mü aştı bizi, daha mı duyarsız olduk bilinmez.
Artık pek şaşırmıyoruz da kötü haberlere. Kader deyip geçiyoruz. Elimizden bir şey gelmediği için mi acaba; bana ne demek alışkanlığımız mı oldu yoksa!
Ne kadar kalabalıksak bir o kadar yalnızız aslında. Bir iltifat etmek, küçük bir incelik göstermek kimseyi öldürmez ama yapmıyoruz.
Herkes bir yere yetişme telaşında, herkes günü bitirme telaşında. Bazen oturup sadece izlemek geliyor insanın içinden. Bir denesek durmayı; herkes söylediği kadar mı baksak.
Şehirler, teknoloji, yoğunluk, artan düşünceler yalnızlaştırıyor herkesi. Algımız değişiyor bir yandan da. Bir gördüğümüzü aynı yerde göremiyoruz artık. Sürekli değişiyor insanlar, ortamlar. Algımız hafızamıza kaydetmeye izin vermiyor. Nasıl olsa değişecek diye umursamıyoruzdur belki de.
Şehir ıssızlıkları anlatılmıyor ama yaşanıyor. İçinde yaşarken fark edilmiyor ıssızlığın azabı. Bir elimizi uzatabilsek, bir dokunabilsek başka ıssızlara; saracağız kendi yaralarımızı da.