Ülkemizde Süreklilik Arz Eden Felaketler Ve Denetim Eksikliği
Teknolojinin hızla ilerlediği, insansız hava araçlarının, yapay zekânın ve uzun menzilli füzelerin tartışıldığı 21. yüzyılda, hâlâ deprem dayanıklı binalar inşa edememenin, maden ocaklarında göçük riskini önleyememenin, sel ve heyelana karşı şehirleşme planlarını uygulamaya koyamamanın ve yangınlara karşı etkili tedbirler alamamanın üzüntüsü içindeyiz.
Daha dün Kartalkaya’da, sömestr tatilini ailesiyle geçirmek isteyen 79 masum can, denetimsizlik sonucu çıkan bir yangında hayatlarını kaybettiler. Bu elim olayda sorumluluğu üstlenen kimse olmadı; aksine suç, çeşitli yerlere mal edilmeye çalışıldı. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyor, bu tür acıların bir daha yaşanmamasını temenni ediyoruz. Ancak bu olay, denetimin ne kadar önemli olduğunu ve asla para, siyasi baskı veya yandaş ilişkileriyle gölgelenmemesi gerektiğini acı bir tecrübeyle bir kez daha gösterdi.
Peki, denetimlerin kimler tarafından ve nasıl yapılması gerekiyor?
3194 sayılı İmar Kanunu'nun 124. maddesinin birinci fıkrasında belirtildiği üzere, "Yapı, bina, tesis ve işletmelerde yangın güvenliğinden; kamu ve özel kurum ve kuruluşlarda en büyük amir, diğer bina, tesis ve işletmelerde ise sahip veya yöneticiler sorumludur." Bu bağlamda, sorumluların tespit edilerek gerekli caydırıcı cezalara çarptırılması elzemdir.
Olayın merkezinde hangi kurumun olduğu sorusu önem kazanıyor: Bolu Belediyesi mi yoksa Turizm Bakanlığı mı? Bolu Belediyesi'nin, büyükşehir statüsünde olmaması ve turizm belgesi taşıması nedeniyle denetleme yetkisinin sınırlı olduğu, ancak dilekçe ile talep edilmesi halinde denetleme yapabildiği öğrenilmiştir. Turizm Bakanlığı ise işleyişi tam olarak araştırdıktan sonra bir açıklama yapacağını belirtmiştir. Büyükşehir olmayan belediyelerde, şehrin kamu ve kurumsal ya da turizm belgeli yerlerindeki inşaatları ve işletmeleri kimin denetlediği sorusu gündeme gelmektedir. İl Özel İdare'nin bu denetim görevinden haberdar olup olmadığı sorgulanmalıdır.
Denetim sorunu, geçmişten bugüne devlet işleyişinde en büyük sorunlardan biri olmuştur. İhaleye fesat karıştırma, rüşvet ve benzeri olumsuzlukları bir kenara bırakıp, öncelikle siyasi sebeplerle adam kayırma ve kurum kayırma yoluyla denetim meselelerinin üzerinin örtülmemesi gerekmektedir. Denetimlerin, kim olursa olsun, usulüne uygun bir şekilde yapılması zarurettir. Çünkü ihmallerin ucunda hayatını kaybeden masum insanlar, sönen ocaklar ve kaybolan umutlar bulunmaktadır.
Bu durumun düzelmesi için umut ediyoruz. Ancak "Gözünü ve kulağını kapayana, çevreyi anlatmak israftır" sözünün hatırlattığı gibi, bazı gerçekleri kabul etmek istemeyenlere ulaşmak zorlaşmaktadır. Yine de yaşama hakkının, siyasetten, paradan ve maddi çıkarlardan daha değerli olduğunu unutmamalıyız.
Sonuç olarak, denetim mekanizmalarının etkin ve tarafsız bir şekilde işlemesi, can ve mal güvenliğinin sağlanması mecburiyettir. İlgili kurum ve kuruluşların görev ve sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmesi, benzer acıların yaşanmaması için gereklidir. Toplum olarak bilinçlenmek ve yetkilileri sorumluluklarını yerine getirmeye davet etmek hepimizin görevidir.