Vizyon Kuyumcu

Bir Umut İşte!

Gündem 24.04.2023 - 02:13, Güncelleme: 26.05.2023 - 11:54
 

Bir Umut İşte!

Sayın Ticaret Bakanımız Muş, Samsun Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğini (SESOB) ziyaret etti. Esnafın taleplerinin bir kısmını ben bir kısmını diğer oda başkanı arkadaşlarım kendisine iletti. Bakın neler dedim sayın bakana:

Sayın Ticaret Bakanımız Muş, Samsun Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğini (SESOB) ziyaret etti.   Esnafın taleplerinin bir kısmını ben bir kısmını diğer oda başkanı arkadaşlarım kendisine iletti.   Bakın neler dedim sayın bakana:   Sayın bakanım;   Bana göre esnaf camiası her zaman devletinin milletinin yanında olan Devletine maddi ve manevi olarak neredeyse hiçbir külfeti olmayan bir camiadır.   Kendi kirasını kendi öder bakmakla hükümlü olduğu ailesine kendi bakar ayrıca yanında çalıştırdığı insanlar sayesinde işsizliğe bir nebze olsun çözüm sağlar.   Dolaylı dolaysız vergisini stopajlarını primlerini ödeyerek devletine katma değer sağlar.    Ama oldu ki başına bir hastalık geldi her hangi bir kazaya uğradı ve işine gücüne 6 ay gidemedi.   Kimse o esnafın 6 ay boyunca kirasını evinin geçimini Bağ-Kur pimlerini kısaca giderlerini ödemez.   Esnaf hastalığında rapor alıp evinde yatamaz.   Esnaf hastalansa dahi işinin başında olmak zorundadır, yoksa evine ekmeğini götüremez.   Ya da esnaf kendi rızası haricinde doların yükselmesi, ya da bir takım etkenlerden dolayı ekonominin kötü gitmesi durumunda yaşadığı mali krize kimse destek veremez.   Örneğin yıllarca Bağ-Kur primini ödeyen bir esnaf kendi elinden olmayan nedenlerden dolayı bağ kur primlerini bir iki sene ödeyemezse sağlık hizmeti bile neredeyse alamaz.   Deyim yerindeyse kaderi ile baş başa kalır.   İşte en yakın örneği yüz yılda gelen bir salgın tüm dünyayı etkilediği gibi ülkemizi de etkiledi.   Ama kabul etmek gerekir ki, bu salgından maddi olarak en çok etkilenen esnaf camiası oldu.   Başta kahveciler, kuaförler, berberler, lokantacılar, düğün sektörüne, eğlence sektörüne hizmet veren esnaflar olmak üzere birçok farklı esnaf camiası bu salgında maddi olarak çok ciddi darbeler aldı.   Ve bu salgının artçı etkileri de ne yazık ki birkaç senede bitecek gibi değil.   Elbette devletimiz elinden geleni desteği vermeye çalıştı.   Bunların başında da düşük faizli krediler geldi.   Ama unutmamak lazım ki borç borçla ödenmiyor.   Bana faizle verilen borç buğdayı ben tarlama eksem ne olur o buğdayı yeşertecek büyütecek su gübre yeterli olmadıkça.   Salgından etkilenen esnafa 10 bin liraya kadar hibe desteği verildi.   Ama bir kira bedelinin hesabını yaparsak bu bedelin ne kadar yeterli olup olmadığı ortadadır.   Devletimiz güçlüdür, hükûmetimiz güçlüdür.   Mülteci kardeşlerimizi bağrımıza basıp milyarlarca dolar harcayan devletimiz, ülkenin öz evladı olan esnafın bu zor günlerin de aynı harcamayı aynı desteği vereceğinden hiç şüphemiz yoktur.    Belki hata bizdedir hani ağlamayan çocuğa emzik vermezler sözü gibi biz ağlamadık, ağlamayı beceremedik, derdimizi anlatamadık ya da üst kuruluşlarımız esnafın sorunlarını yeterince devletimize aktaramadı.   Neden, her ne olursa olsun yaşadığımız sorunlar karşısın da kepenk kapatmadık isyan etmedi eylem yapmadı.   Devletimiz emekli maaşlarında, asgari ücretlerde, memur maaşlarında enflasyon karşısın da bir artış yaptı.   Ama esnafla verilen destekler yok denecek kadar az oldu.   Peki, biz esnaf olarak ne istiyoruz?   İstediğimiz ana yasının 173. Maddesi olan devlet esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır maddesinde olduğu gibi devletimizin esnafımızı korumasını desteklemesini istiyoruz.   Biz bize faizle borç verilmesini değil giderlerimizin azaltılmasını istiyoruz.   Sayın bakanım;   Esnaf camiasın da KDV oranları düşürülebilir.   Düşünün bir kuaför elinde cımbızla müşterinin kaşını alıyor aldığı para 20 lira KDV yüzde 18 Ya da bir berber makasının ucuyla para kazanıyor aldığı para 50 lira KDV yüzde 18.   Ben berberi kuaförü örnek olarak verdim Tüm esnaflarımızda bu sorun var en azından KDV oranları esnaf camiasın da düşürülebilir.   Daha da önemlisi, bir esnaf evini geçindirmek vergisini ödemek yanın da çalıştırdığı arkadaşlarının maaşlarını ödemek için aldığı malzemeyi kullanıp paraya çevirdiği ürünlerde ÖTV kalkabilir.   Bir örnek vereceksek diyelim ki, bir kadın evde kendi saçını boyamak için aldığı bir boyada ÖTV olabilir.   Ama bir kadın kuaförü iş yapıp evini geçindirmek, vergilerini ödemek çalışanının maaşını karşılamak için aldığı bir üründe ÖTV olmayabilir.   Bu durum kullandığı ürüne ÖTV ödeyen her esnaf için geçerlidir.   Esnafın kullandığı elektrik, doğal gaz, su, mazot gibi ürünlerde indirim yapılabilir.   Hiçbir işletme bunları zevk olsun diye kullanmıyor.   Para kazanıp evini geçindirmek, vergi ödeyerek devletine katma değer sağlamak için kullanıyor.   Ya da hangi esnaf elektriği suyu zevk olsun diye kullanıyor.   Esnafın elektrik, su ve doğalgaz gibi mecburi giderlerin de indirimler olabilir.   En azından meskenlere verilen fiyat üzerinden olabilir.   Benim iş yerime gelen elektrik, su ve doğalgaz gibi kullanımlardaki fark geçen yıllara göre altı yedi bin lira arttı.   İş yeri kiram 10 bin liraysa artış yüzde 72 oldu.   Asgari ücret farklarını prim farklarını temel tüketim ürünlere gelen zamları saymıyorum bile.   Bu gün bir işletme hiç iş yapmasa dahi günlük gideri en az bin lira aylık gideri 30 bin lira.   En basit hesapla kirası beş on bin lira, iki çalışanının maaşı 17 bin lira, primleri 10 bin lira diğer giderleri saymıyorum bile.   Hiç iş yapmasa dahi esnaf bu giderleri ödemek zorunda   Emin olun küçük esnaf kendisine gelen bu zamları fiyatlara yansıtamıyor yansıtsa müşteri bulamıyor.   En azından Devletin esnaftan aldığı kalemlerde, stopajların da Bağ-Kur, SSK gibi primlerin de indirim olabilir.   Milyonluk dev şirketler yanında asgari ücretle çalıştırdığı işçinin SSK primi ile elinde sadece anahtar takımı olan bir elektrikçinin ya da küçük bir tezgâhı olan bir esnafın berberin lokantacının bir çaycının bir şoförün yanında asgari ücretle çalıştırdığı işçinin SSK pirimi aynı ve Bağ-Kur primi aynı.   Küçük esnafın vergilerin de prim de indirimler olabilir.   Devletimiz alamadığı vergiler için af çıkarmak yerine alabileceği makul vergi oranları getirilebilir.   Biz bu saydıklarımda indirim beklerken bir de iş güvenliği yasasından dolayı esnafa ayrı bir külfet yükleniyor.   Bir berberin bir kuaförün iş yerinde en tehlikeli aleti makastır.   Bu güne kadar bu mesleklerinin tarihinde kaç işçi iş kazası sonucu zarar görmüştür?   Ama bu meslekler tehlikeli meslek grubuna sokulup esnafa ayrıca bir külfet bindirilmiştir?   Küçük esnaflarının girmiş olduğu tehlikeli meslek grupların da bir iyileştirme yapılması mutlaka gerekmektedir.   Esnafın en büyük sorunlarından biri de ustalık belgesi sorunu.   Ne yazık ki maliye kayıt esnasın da ustalık belgesi istemediği için vatandaş iş yerini açıyor maliyeye kayıt oluyor sonra odaya kayıta geliyor.   Ben ustalık belgesi olmadan kayıt yapamam deyince de sen devletten daha mı büyüksün koskoca maliye ustalık belgesi olmadan beni kayıt etti diyor.    Bilmiyor ki, ustalık belgesi isteyeceksin diye bana emir verende devlet.   Burada asıl mağdur vatandaş ve esnaf oluyor.   Vatandaş dünyanın yatırımını yapıyor sıkıntıya giriyor.   Esnafta işi bilmeyenlerin açtığı iş yerleri yüzünden kazanç kaybediyor.   Haksız rekabete maruz kalıyor.   Hatta bildiğim kadarıyla ticaret odaları da kayıt yaparken ustalık belgesi istemiyor.   Bakanlığınıza bağlı esnaf odaları ustalık belgesi isterken yine bakanlığınıza bağlı ticaret odaları kayıt için ustalık belgesi istemiyor.   Bir vatandaş kayıt olurken devletin kurumlarının bir kısmının ustalık belgesi istemesi bir kısmının istememesi haklı olarak insanların sıkıntıya sokuyor.   Birde işçilerin kıdem tazminatı konusu var.   Bizim önerimiz bu tazminatların en azından ödenen primlerin bir bölümü kesilerek devletin kasasında birikmesi yönündedir.   Emekli sandığı modeli gibi, bu durum hem işçinin geleceğini garantiye alır, hem işverene toplu olarak para ödeme zorluğundan kurtarır.   Hem de devlet bu biriken parayı işçi emekli olana kadar kullanır.   Düşünsenize yanın da tek bir işçi çalıştıran küçük esnaf çalışan o tek işçisi emekli olduğu zaman kıdem tazminatını ödeyebilir mi?   Tezgâhını satsa iş yerini devretse yine ödeyemez.   Esnafın hafta tatili konusu var bakanım.   Müşteri esnafın her gün açık olmasını ister.   Ben de bir müşteriyim.   Bankalar, eczaneler, diş hekimleri hatta devletin her kurumu her gün açık olmasını isterim.   Ben de gidideyim maliye de Pazar günü işimi göreyim isterim ya da Pazar günü fellik fellik nöbetçi eczane arayacağıma mahallemdeki eczana her gün açık olsun isterim.   Pazar günü acil nakit paraya ihtiyacım oldu bankam açık olsun isterim.   Ben müşteriyim belki bencilim biriyim isterim de isterim.   Sonuç olarak işletme sahipleri orada çalışanlar ne istiyor onların da hafta da bir gün eşleriyle çocuklarıyla tatil yapması en büyük hakları değil mi?   Benim Pazar günü dişim ağrıdığında dişçimi aradığım zaman dişçim "ben bu gün tatilim git ağrı kesici al" diyor.   Elimde navigasyon Pazar günü eczane arıyorum.   Ya da olaki başıma bir olay geldi karakolluk oldum avukatımı aradığımda abi sen bu gece karakolda kal bu gün Pazar ben ailemle denizdeyim diyor.   Ama benim esnafım haftanın her günü iş yerini açmak zorun da kalıyor.   Aciliyeti olan işler bile Pazar tatil yaparken, Esnaf hafta tatili yapamıyor.   Devletimizin hükümetimizin en çok önem verdiği aile birliğidir, ama esnafında bir ailesi olduğu unutulup ailesi ile birlikte haftada bir gün tatil yapma hakkı esnafa verilmiyor.   Elbette herkesi aynı anda mutlu edemeyiz ama üyelerimizin çoğunluğun kararına göre bir günü hafta tatili yapabiliriz.   Siz bu konu da büyük bir adım attınız ama ne yazık ki sonuca bir türlü ulaşamadık.   Benim önerim her esnaf camiasının üyelerinin talebine göre hafta bir gün esnafına tatil hakkı odalara verilmelidir.   Ülkeyi yönetecek iktidarlar bile Yüzde 51 ile iktidara gelip ülkeyi yönetebilirken.   Esnafa odalarının üyelerinin çoğunluğuna göre neden tatil günü belirlenmiyor.   Bir odanın 1000 üyesi varsa hepsini aynı düşünceye bağlamak imkânsız.   Hafta tatili oda üyelerinin çoğunluğunun isteğine göre belirlenmelidir.   Sayın bakanım hepimiz insanız bizleri yönetenler de insan.   Elbette hatalar olabilir.   Ama bazen hatalar esnafın canını ciddi şekil de yakıyor.   Mesela Milli Eğitim Bakanlığının aldığı bir karar ile lise mezunu ya da üniversite mezunu bir kişi 6 aylık bir çalışmadan sonra ustalık belgesi sınavlarına girme hakkı veriliyor.   Birde devletimiz altı boyunca bu kişilere asgari ücretin yarısını veriyor.   Hiçbir meslek erbabı altı ayda yetişmez bakanım.   Kim altı ayda yetiştiği sanılan birine her hangi bir işi teslim edebilir.   Ama ne yazık ki sonuç olarak öyle ya da böyle bir şekilde, bu 6 aylık arkadaşlar iş yeri açıyor gerçek meslek erbaplarını sanatkârları ciddi sıkıntıya sokuyor.   Ayrıca müşterilere ciddi hasarlar veriyor.   Devletimiz altı ayda yetişmesi imkânsız birine boş yere ayda 4,500 lira veriyor bunu genele vurduğunuz zaman yüz milyonlarca lira boşa gidiyor.   Boşa giden bu yüz milyonlar paralar esnaf için değerlendirilebilir.   Biz sayın bakandan istedik.   Ne demişler?   İsteyenin bir yüzü kara vermeyenin iki yüzü kara.   Kim bilir, seçime beş kala, devletimizin aklına esnaf camiası da gelir belki.   Bir umut işte!   Not: Konuşmamın bir kısmı bu, Daha detayını bakanlığımızın genel müdürüne de teslim ettim.
Sayın Ticaret Bakanımız Muş, Samsun Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğini (SESOB) ziyaret etti. Esnafın taleplerinin bir kısmını ben bir kısmını diğer oda başkanı arkadaşlarım kendisine iletti. Bakın neler dedim sayın bakana:

Sayın Ticaret Bakanımız Muş, Samsun Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğini (SESOB) ziyaret etti.

 

Esnafın taleplerinin bir kısmını ben bir kısmını diğer oda başkanı arkadaşlarım kendisine iletti.

 

Bakın neler dedim sayın bakana:

 

Sayın bakanım;

 

Bana göre esnaf camiası her zaman devletinin milletinin yanında olan Devletine maddi ve manevi olarak neredeyse hiçbir külfeti olmayan bir camiadır.

 

Kendi kirasını kendi öder bakmakla hükümlü olduğu ailesine kendi bakar ayrıca yanında çalıştırdığı insanlar sayesinde işsizliğe bir nebze olsun çözüm sağlar.

 

Dolaylı dolaysız vergisini stopajlarını primlerini ödeyerek devletine katma değer sağlar. 

 

Ama oldu ki başına bir hastalık geldi her hangi bir kazaya uğradı ve işine gücüne 6 ay gidemedi.

 

Kimse o esnafın 6 ay boyunca kirasını evinin geçimini Bağ-Kur pimlerini kısaca giderlerini ödemez.

 

Esnaf hastalığında rapor alıp evinde yatamaz.

 

Esnaf hastalansa dahi işinin başında olmak zorundadır, yoksa evine ekmeğini götüremez.

 

Ya da esnaf kendi rızası haricinde doların yükselmesi, ya da bir takım etkenlerden dolayı ekonominin kötü gitmesi durumunda yaşadığı mali krize kimse destek veremez.

 

Örneğin yıllarca Bağ-Kur primini ödeyen bir esnaf kendi elinden olmayan nedenlerden dolayı bağ kur primlerini bir iki sene ödeyemezse sağlık hizmeti bile neredeyse alamaz.

 

Deyim yerindeyse kaderi ile baş başa kalır.

 

İşte en yakın örneği yüz yılda gelen bir salgın tüm dünyayı etkilediği gibi ülkemizi de etkiledi.

 

Ama kabul etmek gerekir ki, bu salgından maddi olarak en çok etkilenen esnaf camiası oldu.

 

Başta kahveciler, kuaförler, berberler, lokantacılar, düğün sektörüne, eğlence sektörüne hizmet veren esnaflar olmak üzere birçok farklı esnaf camiası bu salgında maddi olarak çok ciddi darbeler aldı.

 

Ve bu salgının artçı etkileri de ne yazık ki birkaç senede bitecek gibi değil.

 

Elbette devletimiz elinden geleni desteği vermeye çalıştı.

 

Bunların başında da düşük faizli krediler geldi.

 

Ama unutmamak lazım ki borç borçla ödenmiyor.

 

Bana faizle verilen borç buğdayı ben tarlama eksem ne olur o buğdayı yeşertecek büyütecek su gübre yeterli olmadıkça.

 

Salgından etkilenen esnafa 10 bin liraya kadar hibe desteği verildi.

 

Ama bir kira bedelinin hesabını yaparsak bu bedelin ne kadar yeterli olup olmadığı ortadadır.

 

Devletimiz güçlüdür, hükûmetimiz güçlüdür.

 

Mülteci kardeşlerimizi bağrımıza basıp milyarlarca dolar harcayan devletimiz, ülkenin öz evladı olan esnafın bu zor günlerin de aynı harcamayı aynı desteği vereceğinden hiç şüphemiz yoktur. 

 

Belki hata bizdedir hani ağlamayan çocuğa emzik vermezler sözü gibi biz ağlamadık, ağlamayı beceremedik, derdimizi anlatamadık ya da üst kuruluşlarımız esnafın sorunlarını yeterince devletimize aktaramadı.

 

Neden, her ne olursa olsun yaşadığımız sorunlar karşısın da kepenk kapatmadık isyan etmedi eylem yapmadı.

 

Devletimiz emekli maaşlarında, asgari ücretlerde, memur maaşlarında enflasyon karşısın da bir artış yaptı.

 

Ama esnafla verilen destekler yok denecek kadar az oldu.

 

Peki, biz esnaf olarak ne istiyoruz?

 

İstediğimiz ana yasının 173. Maddesi olan devlet esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır maddesinde olduğu gibi devletimizin esnafımızı korumasını desteklemesini istiyoruz.

 

Biz bize faizle borç verilmesini değil giderlerimizin azaltılmasını istiyoruz.

 

Sayın bakanım;

 

Esnaf camiasın da KDV oranları düşürülebilir.

 

Düşünün bir kuaför elinde cımbızla müşterinin kaşını alıyor aldığı para 20 lira KDV yüzde 18 Ya da bir berber makasının ucuyla para kazanıyor aldığı para 50 lira KDV yüzde 18.

 

Ben berberi kuaförü örnek olarak verdim Tüm esnaflarımızda bu sorun var en azından KDV oranları esnaf camiasın da düşürülebilir.

 

Daha da önemlisi, bir esnaf evini geçindirmek vergisini ödemek yanın da çalıştırdığı arkadaşlarının maaşlarını ödemek için aldığı malzemeyi kullanıp paraya çevirdiği ürünlerde ÖTV kalkabilir.

 

Bir örnek vereceksek diyelim ki, bir kadın evde kendi saçını boyamak için aldığı bir boyada ÖTV olabilir.

 

Ama bir kadın kuaförü iş yapıp evini geçindirmek, vergilerini ödemek çalışanının maaşını karşılamak için aldığı bir üründe ÖTV olmayabilir.

 

Bu durum kullandığı ürüne ÖTV ödeyen her esnaf için geçerlidir.

 

Esnafın kullandığı elektrik, doğal gaz, su, mazot gibi ürünlerde indirim yapılabilir.

 

Hiçbir işletme bunları zevk olsun diye kullanmıyor.

 

Para kazanıp evini geçindirmek, vergi ödeyerek devletine katma değer sağlamak için kullanıyor.

 

Ya da hangi esnaf elektriği suyu zevk olsun diye kullanıyor.

 

Esnafın elektrik, su ve doğalgaz gibi mecburi giderlerin de indirimler olabilir.

 

En azından meskenlere verilen fiyat üzerinden olabilir.

 

Benim iş yerime gelen elektrik, su ve doğalgaz gibi kullanımlardaki fark geçen yıllara göre altı yedi bin lira arttı.

 

İş yeri kiram 10 bin liraysa artış yüzde 72 oldu.

 

Asgari ücret farklarını prim farklarını temel tüketim ürünlere gelen zamları saymıyorum bile.

 

Bu gün bir işletme hiç iş yapmasa dahi günlük gideri en az bin lira aylık gideri 30 bin lira.

 

En basit hesapla kirası beş on bin lira, iki çalışanının maaşı 17 bin lira, primleri 10 bin lira diğer giderleri saymıyorum bile.

 

Hiç iş yapmasa dahi esnaf bu giderleri ödemek zorunda

 

Emin olun küçük esnaf kendisine gelen bu zamları fiyatlara yansıtamıyor yansıtsa müşteri bulamıyor.

 

En azından Devletin esnaftan aldığı kalemlerde, stopajların da Bağ-Kur, SSK gibi primlerin de indirim olabilir.

 

Milyonluk dev şirketler yanında asgari ücretle çalıştırdığı işçinin SSK primi ile elinde sadece anahtar takımı olan bir elektrikçinin ya da küçük bir tezgâhı olan bir esnafın berberin lokantacının bir çaycının bir şoförün yanında asgari ücretle çalıştırdığı işçinin SSK pirimi aynı ve Bağ-Kur primi aynı.

 

Küçük esnafın vergilerin de prim de indirimler olabilir.

 

Devletimiz alamadığı vergiler için af çıkarmak yerine alabileceği makul vergi oranları getirilebilir.

 

Biz bu saydıklarımda indirim beklerken bir de iş güvenliği yasasından dolayı esnafa ayrı bir külfet yükleniyor.

 

Bir berberin bir kuaförün iş yerinde en tehlikeli aleti makastır.

 

Bu güne kadar bu mesleklerinin tarihinde kaç işçi iş kazası sonucu zarar görmüştür?

 

Ama bu meslekler tehlikeli meslek grubuna sokulup esnafa ayrıca bir külfet bindirilmiştir?

 

Küçük esnaflarının girmiş olduğu tehlikeli meslek grupların da bir iyileştirme yapılması mutlaka gerekmektedir.

 

Esnafın en büyük sorunlarından biri de ustalık belgesi sorunu.

 

Ne yazık ki maliye kayıt esnasın da ustalık belgesi istemediği için vatandaş iş yerini açıyor maliyeye kayıt oluyor sonra odaya kayıta geliyor.

 

Ben ustalık belgesi olmadan kayıt yapamam deyince de sen devletten daha mı büyüksün koskoca maliye ustalık belgesi olmadan beni kayıt etti diyor.

 

 Bilmiyor ki, ustalık belgesi isteyeceksin diye bana emir verende devlet.

 

Burada asıl mağdur vatandaş ve esnaf oluyor.

 

Vatandaş dünyanın yatırımını yapıyor sıkıntıya giriyor.

 

Esnafta işi bilmeyenlerin açtığı iş yerleri yüzünden kazanç kaybediyor.

 

Haksız rekabete maruz kalıyor.

 

Hatta bildiğim kadarıyla ticaret odaları da kayıt yaparken ustalık belgesi istemiyor.

 

Bakanlığınıza bağlı esnaf odaları ustalık belgesi isterken yine bakanlığınıza bağlı ticaret odaları kayıt için ustalık belgesi istemiyor.

 

Bir vatandaş kayıt olurken devletin kurumlarının bir kısmının ustalık belgesi istemesi bir kısmının istememesi haklı olarak insanların sıkıntıya sokuyor.

 

Birde işçilerin kıdem tazminatı konusu var.

 

Bizim önerimiz bu tazminatların en azından ödenen primlerin bir bölümü kesilerek devletin kasasında birikmesi yönündedir.

 

Emekli sandığı modeli gibi, bu durum hem işçinin geleceğini garantiye alır, hem işverene toplu olarak para ödeme zorluğundan kurtarır.

 

Hem de devlet bu biriken parayı işçi emekli olana kadar kullanır.

 

Düşünsenize yanın da tek bir işçi çalıştıran küçük esnaf çalışan o tek işçisi emekli olduğu zaman kıdem tazminatını ödeyebilir mi?

 

Tezgâhını satsa iş yerini devretse yine ödeyemez.

 

Esnafın hafta tatili konusu var bakanım.

 

Müşteri esnafın her gün açık olmasını ister.

 

Ben de bir müşteriyim.

 

Bankalar, eczaneler, diş hekimleri hatta devletin her kurumu her gün açık olmasını isterim.

 

Ben de gidideyim maliye de Pazar günü işimi göreyim isterim ya da Pazar günü fellik fellik nöbetçi eczane arayacağıma mahallemdeki eczana her gün açık olsun isterim.

 

Pazar günü acil nakit paraya ihtiyacım oldu bankam açık olsun isterim.

 

Ben müşteriyim belki bencilim biriyim isterim de isterim.

 

Sonuç olarak işletme sahipleri orada çalışanlar ne istiyor onların da hafta da bir gün eşleriyle çocuklarıyla tatil yapması en büyük hakları değil mi?

 

Benim Pazar günü dişim ağrıdığında dişçimi aradığım zaman dişçim "ben bu gün tatilim git ağrı kesici al" diyor.

 

Elimde navigasyon Pazar günü eczane arıyorum.

 

Ya da olaki başıma bir olay geldi karakolluk oldum avukatımı aradığımda abi sen bu gece karakolda kal bu gün Pazar ben ailemle denizdeyim diyor.

 

Ama benim esnafım haftanın her günü iş yerini açmak zorun da kalıyor.

 

Aciliyeti olan işler bile Pazar tatil yaparken, Esnaf hafta tatili yapamıyor.

 

Devletimizin hükümetimizin en çok önem verdiği aile birliğidir, ama esnafında bir ailesi olduğu unutulup ailesi ile birlikte haftada bir gün tatil yapma hakkı esnafa verilmiyor.

 

Elbette herkesi aynı anda mutlu edemeyiz ama üyelerimizin çoğunluğun kararına göre bir günü hafta tatili yapabiliriz.

 

Siz bu konu da büyük bir adım attınız ama ne yazık ki sonuca bir türlü ulaşamadık.

 

Benim önerim her esnaf camiasının üyelerinin talebine göre hafta bir gün esnafına tatil hakkı odalara verilmelidir.

 

Ülkeyi yönetecek iktidarlar bile Yüzde 51 ile iktidara gelip ülkeyi yönetebilirken.

 

Esnafa odalarının üyelerinin çoğunluğuna göre neden tatil günü belirlenmiyor.

 

Bir odanın 1000 üyesi varsa hepsini aynı düşünceye bağlamak imkânsız.

 

Hafta tatili oda üyelerinin çoğunluğunun isteğine göre belirlenmelidir.

 

Sayın bakanım hepimiz insanız bizleri yönetenler de insan.

 

Elbette hatalar olabilir.

 

Ama bazen hatalar esnafın canını ciddi şekil de yakıyor.

 

Mesela Milli Eğitim Bakanlığının aldığı bir karar ile lise mezunu ya da üniversite mezunu bir kişi 6 aylık bir çalışmadan sonra ustalık belgesi sınavlarına girme hakkı veriliyor.

 

Birde devletimiz altı boyunca bu kişilere asgari ücretin yarısını veriyor.

 

Hiçbir meslek erbabı altı ayda yetişmez bakanım.

 

Kim altı ayda yetiştiği sanılan birine her hangi bir işi teslim edebilir.

 

Ama ne yazık ki sonuç olarak öyle ya da böyle bir şekilde, bu 6 aylık arkadaşlar iş yeri açıyor gerçek meslek erbaplarını sanatkârları ciddi sıkıntıya sokuyor.

 

Ayrıca müşterilere ciddi hasarlar veriyor.

 

Devletimiz altı ayda yetişmesi imkânsız birine boş yere ayda 4,500 lira veriyor bunu genele vurduğunuz zaman yüz milyonlarca lira boşa gidiyor.

 

Boşa giden bu yüz milyonlar paralar esnaf için değerlendirilebilir.

 

Biz sayın bakandan istedik.

 

Ne demişler?

 

İsteyenin bir yüzü kara vermeyenin iki yüzü kara.

 

Kim bilir, seçime beş kala, devletimizin aklına esnaf camiası da gelir belki.

 

Bir umut işte!

 

Not: Konuşmamın bir kısmı bu, Daha detayını bakanlığımızın genel müdürüne de teslim ettim.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve samsunetikhaber3.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.