İçinizdeki iyilik çalkalanınca çıkmaz ortaya, güzelliklerle çıkar. İyi olmak, iyiliklerle anılmak bu kadar zor olmasa gerek.
Bir başkasına kötülük yapmamak bile yeterince bir iyilik olabilir. Zarar vermenin yeri yok zira.
İnsanların birbirinden ne istedikleri ve neyi paylaşamadıklarını da anlamak güç.
Dünyadan herkes yaptığı iyilik ve kötülüklerce gidecek, unutmamak gerek.
Ne derdimiz bitti dünyayla ne de tasamız. Oysa sadece yaşayıp gidecektik.
Kimi iyi anıldı giderken kimi de kötü işte. Ne olursa olsun taşıdık bir şekilde sırtımızda dünyayı.
Çok önemsedik belki de dünyayı ama taşıyıp götüremeyeceğimizi akıl edemedik.
Hırslar, savaşlar, yerle bir etmek, bitmeyen kavgalar ve tasalarla doldurduk belki de bir hiç uğruna.
Neydi gözlerimizi bu adar kör eden bilemedik. Güç mü istedik, servet mi istedik bitmeyen isteklerimizle. Halbuki hepsi dünyada geçerli. Yaşamla beraber hepsi de yok olmaya mahkûm.
İsteklerimizin de bir sınırı yok, yapılacakların da öyle. Nereye kadar gidebiliriz ki bu kadar tasayla?
Belki de hiçbir işe de yaramayacak büyük bir hınç ile yaptıklarımız. Bir şey değişmeyecekse gerek de olmamalı.
Neye, neden bu öfkemizin sebebi, diye de düşünmedik hiçbir zaman. Sadece biz ve koparmak istediklerimiz oldu.
Halbuki iyiliklerin bizi daha fazla tatmin edeceğini akıl edemedik.
Her iyilik de yerini bulmaz takdir görmez ama insanlığa bir nebze de siz katmış olursunuz.
Arınmamız gerekli bu kadar hınç ve güç isteğinden.
O yüzden de iyilikler ancak güzellikle çıkar ortaya, çalkalayınca çıkmaz.