Uzunca süre baklava yememişseniz çatalı baklavaya ilk defa sapladığınızda baklavadan gelen çıtırtı bile sizin ağzınızın suyunun akmasına sebep olur.
Çatalı baklavanın kalbine sapladınız, ilk dilimi ağzınıza attınız, diliniz baklavanın tadını aldı. Moraliniz düzeldi, hayat bir başka güzel o an. Sıra ikinci taneyi yemeğe geldi. Çatalı ikinciye sapladınız ama ilkinde sapladığınız da duyduğunuz çıtırtıyı ikincide duymadınız. Çünkü dilinizdeki baklavanın tadı hala sürüyor. Bundan dolayı çıkan çıtırtı sizi etkilemeyecek. Ama ikinci parçayı da yediniz. Artık diliniz baklavanın tadına alıştı.
Aynı şekilde üçüncü ve dördüncü baklavayı yediğinizde size ilki kadar tatlı gelmez. Bir porsiyon daha önünüze baklava geldi diyelim. Sonra ne olur, beşinci, altıncı, yedinci baklava (yiyebilirseniz oda) artık sizi baymaya başlar. Yemek işkenceye dönüşür. Masada baklava görmek istemezsiniz.
Okulda veya başka bir yerde sevgilinizdeki duygusal ilişkide çoğu zaman baklava tadında oluyor. İlk görüş sanki, çatalı baklavaya ilk defa sapladığınızda baklavadan gelen çıtırtı, Eros ’un (aşk tanrıçasının) kalbe attığı oka eşdeğer oluyor. Sizin kalbinizin ritmini artırıyor ve kan vücuda daha çok pompalanıyor. Kan pompalandıkça endorfin hormonu vücuda yayılıyor, mutluluk ve huzur sizi esir alıyor. Kendinizi dünyanın en mutlu insanı olarak görüyorsunuz.
Sonra sevgilinizle bir şekilde tanışıyorsunuz. Baklavanın ilk dilimi nasıl size tatlı geliyorsa iki sevgilinin ilişkisi de duygusal yönden sizin ayaklarınızı yerden kesiyor. Her şey size vız geliyor. Dünyada milyarlarca insan var ama sizin için önemli olan tek kişi var. Diğerleri önemsiz, beyaz bulutların üzerinde özgürce uçuyorsunuz. Gökyüzünün sınırsız maviliğini yüreğinizde özgürce hissediyorsunuz. Keyfinize diyecek yok.
Aşk sarhoşluğu iki kişiyi de etkiliyor. Ama fazla görüşmeler, bunun yanında çiftlerin birbirlerine karşı olan isteklerinin artması, kıskançlık, hasetlik bir süre sonra ilişkiye zarar vermeye başlıyor. Birinin diğerine çok daha fazla düşkün olması, ötekini bunaltacak seviyeye geliyor. İşte bu nokta da ilişkiler tıpkı yenilen bir porsiyon baklavanın ötesine geçip ilişkiyi bayma noktasına gelmesine sebep oluyor. Burada önemli olan sevgililerin birbirlerine olan isteklerinin azalması veya birbirlerinden bir süre uzak kalmaları en doğru çözümdür. Ben bunca sene ilişkileri biten çiftlerde aşkın hiçbir zaman özlemden ölmüyor bilakis daha da alevleniyor olduğunu gördüm. Aşkın ölümü kişilerin birbirlerine olan isteklerin artmasından öldüğünü gördüm. Tıpkı fazla yenen baklava dilimi gibi sevgililerin zamanla birbirini baydığını gördüm.
Bu gibi durumlarda yapılacak en doğru şeyin sevgililerin kendilerini sınava tabi tutmalarının daha uygun olabileceği… Bir süre uzak kalmaları, uzak kalınca iki kişinin sönmek üzere olan duyguları köze dönecek, eğer aralarındaki bağ güçlü ise uzaklarda olsalar bile bu bağ tamamen sönmeyecek köz gibi hafiften tütmeye devam edecek. Bu tür uzaklaşmalar belli bir zaman sonra kıskançlıkları, hasetlikler gibi küçük ihtirasları yok edecektir.
Bir zaman sonra sevgililer karşılaştıklarında ihtirastan hasetlikten arınmış közlenmiş küller ikisinin bakışları sonucu oluşan rüzgarla eskisinden daha çok harlanmış bir alev topuna dönüşecektir. Ama bu rüzgâr ters tepkide yapabilir, eğer aralarındaki bağ pamuk ipliği ile bağlı ise ve uzun bir aradan sonra karşılaştıklarında yürekleri bağlı olan bu pamuk ipliğinin yanmasına da yol açar. O zamanda zaten birbirlerini hiç sevmemiş demektir.
Eğer rüzgâr mum gibi yanan sevgiyi söndürüyorsa o ilişkinin akıbeti karanlıktır. Ama rüzgâr közleşmiş ateşi birden alev topuna dönüştürüyorsa iki kişi istese de o alev topunu söndüremez. Alev topu büyümeye devam eder. Öğle bir büyür ki ayrılsalar da kendilerini yakmaya devam eder. İşte en tehlikeli olan da budur.