Üniversitede öğrencilik yıllarımdı. İstatistik bölümünde okuduğum için araştırmayı çok severim. Okumak ve araştırmak insana çok şeyler katıyor. Ama yaparak ve yaşayarak öğrenmek benim için kalıcı bir öğrenme biçimiydi. Bir başka türlü söylersem görerek öğrenmek.
Hayat bir yoldan ibaret, siz bu yolda sürücüsünüz. Kuralları ne kadar iyi bilirseniz bilin sürücü koltuğuna oturmadan iyi bir şoför olamazsınız. Hayatta böyle, insan yaşamadan bazı şeyleri öğrenemiyor. Bu tür öğrenme biçimi, çok masraflı bir öğrenme yöntemi olduğunu da söyleyebilirim. Öğle zamanlar yaşadım ki bazı olaylar kitaplarda yazmıyor, ancak yaşayınca görüyor ve öğreniyorsunuz.
Spor ve çalışmayı beraber yürüttüğümden dolayı çok arkadaşım oldu. Zaman zaman partiler verirdim. Bunları yaparken herkes gibi bende çok hata yaptım. Herkes başarılı insanları baz alırdı ama benim araştırmam hata yapan insanları araştırmaktı. Burada her şeyi tek tek anlatamam anlatmaya kalksam köşe yazısı değil ciltler dolusu ansiklopedi hazırlamam gerekirdi.
Hataları araştırdığımda genel olarak herkesin farklı hatalar yaptığını sanmıştım ama araştırmamı geliştirdikçe yapılan hataların ortak paydalarını keşfetmeye başladım. Bu araştırmayı yaparken kendimi de denek gibi koydum. Risk aldım, eğlenceler verdim, arkadaşlarıma borç para verdim, yeri geldi çok ders çalıştım, yeri geldi hiç çalışmadım, kendi üzerimde denemeler yaptım.
Okuduğum kitapların arasına sıkışmış bilgileri ancak böyle çıkarabilirdim. Bütün bu denemeleri yaparken arkadaşlarım yerine göre değişti. Farklı işler yaparken farklı arkadaşlarım oldu.
Sonuç:
İster çalışkan olun ister tembel ister risk alın ister almayın. Bazı arkadaşlarım kaybettiğinde dünyası başına yıkılıyordu. Perişan oluyordu. Ama içlerinde “Huylu huyundan vaz geçmez.” Misali yaptıklarından bir şey öğrenmeyip aynı hataları tekrar tekrar yapıp aynı olaylarla karşılaştıklarını da gördüm. Aklıma bir şaman atasözü gelmişti. “Ders öğrenilinceye kadar devam eder.” Biz okuldaki dersleri öğrenir geçerdik ama hayattaki dersler çok farklı idi. Hatalardan ders almadığın sürece, aynı olaylarla karşılaşıyordu arkadaşlarım.
İçlerinden bazıları çok düzgün ve hata yapmaya korkan arkadaşlarım olurdu. Onlarda başarısız olurdu. Onların başarısız olmasının sebebi ise arkadaş kurbanı olmasından dolayı olduğunu keşfettim. Bir başkası hata yapıyordu ama fatura düzgün insanlara çıkıyordu. Evet yanlış anlamadınız hatanın bedelini düzgün arkadaşlarım ödüyordu. Bunun da en büyük sebebi arkadaşına karşı asla “hayır” diyememesinden kaynaklanıyordu.
Bu hataları üstlenen temiz insanlar da neden böyle olduğunu anlamıyordu. Kötü niyetli insanlar düzgün insanları kullanıyorlardı. Benim için tehlikeli grup bu tür insanların olduğu gruplardı. Bu insanlar başarılı olmak için her türlü yolu deniyorlardı. Sınav zamanı çalışkan kişilerle dostluk kuruyor sınavda onun yanına oturuyor ve ondan kopya çekerek ders geçmeye çalışıyorlardı. Bu tür insanlar benden veya başkasından borç para alıyor aldığı borcu vermiyorlardı. Sonuç, sınavda kopya çekerken yakalananlar oluyordu. Onunla beraber kopya vereninde kâğıdı alınıyor sonuç sıfır kaldın, kurunun yanında yaşta yanıyor.
Daha çok örnek veririm ama bu kadar yeterli. Bu türde olan insanlar düzgün insanları sanki bir maşa gibi kullanırdı. Masum ve düzgün insanların bu çıkar amaçlı insanların elinde nasıl kullanıldığına şahit oldum. Daha kötüsü bu insanların zeytin yağı gibi yüzeye nasıl çıktıklarına tanık oldum. İnsan kullanıyorlardı. Onların eli kirleneceğine dürüst insanların eli kirleniyordu.
Bir başka gördüğüm nokta ise üniversite de iradesi güçlü arkadaşlarım onlarda hata yapardı. Yaptıkları hatalarla başa çıkma şekilleri ile onları daha da güçlendirdiğini gördüm.
Yapılan hatalar sonucu sürekli özür dileyen veya bahane uyduranların, kişiliklerin köreldiğini ve kişiliklerinin zehirlendiğini gördüm. Yapılan hatalar da sürekli özür dileyenler kişiliklerini sürekli zehirleyerek iyileşmeyi umduklarını gördüm.
Bunun yanında çok fazla ortalıkta görünmeyenler, derslerine girdikten sonra eve gidenler, çok konuşmayanlar öğrencilerin daha çok ilgi odağı olduğunu ve çok az hata yaptıklarını gördüm.
Bir de derslerine çalışan ve etrafındaki insanlara öğreten, paylaşımcı insanlar yaptıklarını arkadaşlarına anlattıklarında yaptığı iyiliklerinin hiçbir kıymeti kalmadığını gördüm. Ama çevresine hissettirmeden iyilik yapanların ve etrafındaki arkadaşlarına yardımcı olanların kısa vadede kaybettiğini ve uzun vadede kazandıklarını gördüm. Burada şuna çok dikkat ettim. İyi insanlar kısa vadede kaybedebiliyor, ama uzun vadede kaybeden görmedim. Çünkü düzgün insanın üzerinde kir durmuyor.
Şu unutulmamalıdır: Okul hayatı bedene yapılan bir aşı gibidir. Aşı zayıflatılmış bir mikroptur. Bedene yapılan aşı ile bedene zayıflatılmış mikrop veriliyor. Amaç vücut bedene yapılan bu zayıf mikrobu kolayca yensin ve vücuda gelebilecek aynı türden daha güçlü mikroba karşı bağışıklık kazansın.
Okul yaşamı hayatın bir provası gibiydi. Okulda öğrendiğim birçok bilgi benim için hayat tecrübesi oldu. Okuldan sonra yaşadığım gerçek hayatta okulda yaşadıklarımın daha zorlusunu gördüm. Bundan dolayı asıl hayat okul bittikten sonra başlıyordu.
İyi insanlar uzun vadede mutlaka kazanıyor. Ben yıllar sonra mezun arkadaşlarımı gördüm. Hepsinin okul hayatı ile şimdiki hayatı arasında bir değişiklik yoktu. İnsan yedisinde ne ise yetmişinde o oluyordu. Kazananlar iyiler, kaybedenler kötülerdi.