Dinimiz israfı haram kılmıştır. Bize her gün 24 tane altın veriliyor. Bu altınları öğle bir yatırım aracı olarak kullanmalıyız ki, insanlığa güzel ve yararlı işler armağan edelim. İşin kötüsü 24 altın gün içinde değerlendirilmezse ertesi gün kesemizden uçuyor.
Okulu yeni bitirmiştim. Özel bir sektörde çalışmaya başladım. Toy bir çalışandım fazla bir deneyimim yoktu. Amirimin her dediğini yapmaya çalışıyor ve onun gözüne girmek için elimden geleni yapardım. Amirim bütün gün masasında otururdu. Gelen telefonlara bakardı. Çoğuna şu cevabı verirdi.
“Hiç boş zamanım yok.”, “Valla şu an olmaz işler çok, boş zamanım yok.”, “Çok iyi olur; ama yapamam, şu an hiç boş zamanım yok.”
Amirim telefonda konuşurken neredeyse her cümlesinde “Boş zamanım yok.” cümlesi olurdu.
Gözümün kenarı ile onu seyrederdim. Pazar hariç her gün sekiz saat aynı odada beraber çalışırdık. İstatistikçi olduğum için çalışma oranlarını kafamda yüzdelik dilimlere ayırdım. Öğlen tatili çıkınca sekiz saat, yedi saate düşüyordu. Kalan yedi saatte ortalama beş saat çalışırdı. Boş olan iki saatte gazetesini okurdu, masada oturur elindeki kalemle önündeki kâğıda geometrik şekiller çizerdi. Ama biri arar bir şey isteyince “Benim hiç boş zamanım yok.” derdi.
Amirim ara sıra başka bir birime yardım için beni görevlendirirdi. Gittiğim yerde aynı ortam ve yapılan benzer işler vardı. Burada çalışan amir benim amirime benzemezdi. Masasında evraklar olurdu. Masanın kenarında da kapağı sürekli açık halde olan bir kitabı olurdu. Ne zaman, evrakların işi bittiğinde bekleme pozisyonuna geçse kitabını önüne alırdı. Onu okur bir şeyler yazar çizerdi. Yaptığım işleri ona gider verirdim. Bir gün ona yaptığım işleri verirken gözümün kenarı ile ne okuduğuna baktım. Bilgisayar kitabı okuyordu. O zamanlar bilgisayar kullanımı bu kadar çok yaygın değildi. Bu kişi bilgi işlem konusunda kendisini geliştirdi. O zaman dershanelerde ders vermeye başladı. Şimdi iyi bir firmada, etkin bir konumda hala da görüşürüz.
İki amir arasındaki farkı o zaman keşfetmiştim. Biri işini yapmak için zaman yaratır, diğeri boş kaldığında zamanı gereksiz işler yaparak doldururdu. Benim amirim zaman geçsin diye kâğıda geometrik şekiller çizer, öteki kâğıda çalıştığını çizerek uygulayarak öğrenirdi. Benim amirim boş zamanım yok derdi. Öteki amir benim amirimden daha çok telefona bakardı. Hiç boş zamanım yok demezdi. Bilakis arayana zaman yaratırdı.
O gün şunu anladım: Yapacak işleri için bir türlü zaman bulamayan insanların, vaktin kıymetini bilmediğini anladım. İyi olmak ve başarılı olmak için hayatın her anında, zamanını dolu dolu kullanan insan her şeye zamanının olduğunu gördüm.
Her şeyden önemlisi, insan başarılı bir hayat sürdürmek istiyorsa ilk önce zamanı nasıl kullanacağını öğrenmesi gerekiyor. Tıpkı cebimizdeki parayı kullanmamız gibi.
Unutulmaması gereken bir noktada, başarılı ve kaliteli bir hayatın sırrı, zamanı doğru kullanmakla orantılıdır. Mutlu bir yaşamın sırrı başarıda gizlidir. Başarının sırrı ise zamanı nasıl değerlendirdiğinle ilgilidir.
Bizlere her gün bahşedilen 24 altını iyi kullanarak çok başarılı olmak başkasının elinde değil bizim elimizdedir. Saatlerin, dakikaların kıymetini bilin. Parayla her şeyi satın alabilirsiniz. Ama geçen bir saniyeyi para ile satın alamazsınız.