Değerli okuyucum!
Yeni bir projeyle görüşünüze geliyoruz-KADERİMDE ÖĞRETMEN.
Bu projeni başlatmakta maksat bizlere velilerimizden sonra hayatın her köşesinde rahat yürüye bilmemiz için ömürlerini mum gibi eriten öğretmenlerimizle ilgili anılarımızı sizlerle paylaşmak, ÖĞRETMENLİK mesleğinin ne kadar kutsal bir görev olduğuna bir daha tanık olmaktır.
Zamanında bizleri onlar hayatta tutmuşlar, şimdi de bizler onları yeniden yaşatalım.
Hayatta olan öğretmenlerimize sağlık , hayatta olmayanlara da Allahtan rahmet diliyoruz.
1983 yılından beri içimde okul yıllarımın unutulmaz anılarıyla baş başa kaldığım zamanlardır Eylül.
O anıları bana daha sık sık hatırlatan bir defterim var. Adına HATIRA DEFTERİ derler bizim Azerbaycan’da.
Bu deftere öğretmenler, okul arkadaşları hatıralarını yazarlardı.
Maalesef artık şimdi ne böyle defterler yazılıyor, ne de öğrenciler bizler gibi okul yıllarını hasretle hatırlıyorlar.
Ögretmen- benim için unutulması imkansız olan ilahi güçtür.
Öğretmen-benim için annem, babamdan sonra güvendiğim, her kelimesi benim için kanun olan bir varlıktır.
Bizim okul yıllarında 1Eylül’ü (sonradan 15 Eylül’de açılmaya başladı okullar) hasretle beklerdik. Üç ay yaz tatilimiz vardı. Haziran-Temuz-Ağustos.
Bu ayları çoğumuz hiç sevmezdik. Mayıs ayı geldiğinde hep söylenir, “yine geldi bu Mayıs, keşke hiç gelmese, keşke tatil olmasa” diye kendi kendime kızardım.
Aynen o dönemlerde olduğu gibi şimdi de bazen kendi kendime diyorum:
“Keşke yine öğrenci olsam, yine okula hazırlık yapsam, yeni okul çantama kitaplarımı, defterlerimi toplasam, ilk okul gününü heyecanla beklesem…”
Dolu doldu keşkeler…
Ne yazık ki, ne yıllar o yıllar değil, nede ben o öğrenci Halide değilim.
Ama diğerlerinden farklı olarak beni sık sık okul yıllarına götüren güzel bir vasıtam var.
1983 yılından bu güne kadar benim masaüstü kitabıma dönüşen 96 yapraklı bir defter.
Sorabilirsiniz defter nasıl kitap olabilir?
Olur değerli okurum, olur. Az sabretseniz şu defterin benim için nasıl kitaba dönüştüğüne tanık olursunuz.
Orta okulun son sınıf öğrencisinin (o dönemler bizlerde 10.sınıf son sınıftı) gözbebeği gibi koruyup sakladığı HATIRA DEFTERİ:
“Değerli öğretmenlerim ve sevimli dostlarım!
Sizler tatlı okul yıllarımın hatırası olan HATIRA DEFTERİ’NE davet ediyorum.”
Hakkında konuşacağım KİTAP böyle başlıyor.
41 yıllık bir dönem ayırıyor beni bu defterin yazıldığı tarihten.
Bu yıllar içerisinde mutlu günlerimi, acılı zamanlarımı, yanlış yapıp pişman olduğum anılarımı da benimle yaşamış bu defter. Dertlerime de, sevincime de tanıklık yapmış. Bizler on yıl okuduk ve günün birinde okula-bizim ikinci evimiz zannettiğimiz mekana elveda dedik.
Okuldan ve sevgili oğretmenlerimizden göz yaşları içerisinde ayrıldık.
Bir ömür sayılıyor 41 yıl…
Az zaman değil…
Bu zaman diliminde benim yıkılmama izin vermeyen, beni hayatın bütün sınavlarında ayakta tutan destekçilerimden biri de bu defterdeki yazılar oldu.
“İşte birkaç ay sonra, okuldan mezun olacağız ve bağımsız yaşam sertifikası alacağız. Eğitimimize yüksek okullarda devam edeceğiz veya üretimde çalışacağız.
Evet, bizi her gün anne gibi koynuna alan bir okula "elveda" diyeceğiz.
Okulu bitireceğime hem mutluyum hem de üzgün. Mutluyum çünkü yıllardır kalbimde tuttuğum maksadıma, dileğime ulaşmak için özgür olarak mücadele vereceğim.
Üzgünüm o yüzden ki bana ilk kez “ANA”,”VATAN” kelimelerini öğreten, bilimin derin sırlarına vakıf olmakta en yakın rehberim olan, bana anne baba, abla kardeş sevgisi gösteren öğretmenlerimden ve değerli sınıf arkadaşlarımdan ayrılıyorum.
Sevgili arkadaşlar! Bırakın bu ayrılık bizi korkutmasın.
Hayatın iniş ve çıkışlarında başarılar dilediğim güzel arkadaşlarım!
Dileğim bu yolda asla yanılmayın.
Benim değerli öğretmenlerim!
Sizlere bu hayatta uzun ve sağlıklı ömür ve her zaman öğrencilerinizin başarı dolu haberlerini duymanızı dilerim.
Söz sizlerindir değerli öğretmenlerim.”
Böylece başlıyor ömrümün tatlı dönemlerinin hazin anılarıyla dolu satırlar…
Sıradakı makalemde o defterden öğretmenlerimin yazdıklarını sizlerle paylaşacağım.
Bizimle kalın…