Her zaman dediğim bir şey var esnaf ve emekli bu ülkenin üvey evladı durumundadır. Ne yazık ki bu durum seçim sonrasında devam ediyor. Çok kıymetli mültecilerimiz bile bu ülkede esnaf ve emekliye göre öz evlat muamelesi görüyor.
Bakın altını çizerek söylüyorum. Yapılan zamlar yeterli ya da yetersiz iyi ya da kötü, sonuç olarak asgari ücretli olsun memur olsun zam aldılar.
Aldıkları zam analarının hak sütü kadar helaldir. Buna kimsenin diyeceği bir şey yok.
İyi güzel de kardeşim en düşük emekli maaşı 7 bin 500 lira.
Biraz matematiği olan biri alsın hesabını yapsın. Hatta biraz matematiği olandan da vazgeçtim. İlkokula yeni başlayan çocuğa sorun "7 bin 500 lira ile bir aile geçinir mi" diye sorun ve eminim size güler. "Bu soruyu bana nasıl sorarsınız, siz benim zekâmı mı küçümsüyorsunuz" der.
Yani ilkokula başlayan bir çocuk bile, ayda 7 bin 500 lira ile geçinilmeyeceğini bilir. Vallahi billahi bilir.
Ama gel gör ki bizim meclisteki elli kelli vekillerimiz, parti liderlerimiz, hükümeti idare edenler bunu bilmiyor, 7 bin 500 lira ile bir aile geçinir sanıyorlar ki (!) 7 bin 500 lirayı emekliye reva görüyorlar.
Arkadaş bir ev kirası en az 3 bin lira, elektrik su doğalgaz mutfak masrafını ekle çık işin içinden.
Ya! Neresinden hesaplarsan hesapla bu paraya geçinmek mümkün değil. Ama bizim idarecilerimiz "al geçin" diyor.
Oysa, emekli maaşı hükümetlerin emekliye verdiği bir lütuf, bir kıyak, bir mükâfat değildir. Emeklilik yıllarca bedeli ödenerek alınmış bir haktır. Bunu defalarca yazdım. Anlamayanlara bir de şöyle izah edeyim.
Farz edin bir işletmeye gittiniz. Almış olduğunuz hizmeti beğenmediğiniz takdir de ne yaparsınız? “Bir dakika ben bana vermiş olduğunuz hizmetin bedelini size ödedim, bana ödediğim bedelin karşılığını ver. Ben bedelini ödediğim hizmetinizden memnun değilim” dersiniz değil mi? Olmadı paranızı geri istersiniz.
Sevgili emekli dostlarım sizdeki durumda işte aynen böyle. Sizlerde 20 ya da 30 sene primlerinizi ödeyerek bir hizmet satın aldınız. Parasını ödeyerek almış olduğunuz hizmetten memnun değilseniz hakkınızı aramak sizlerin en doğal hakkı.
Sizlerin hak arayışınız devlete ya da hükümete karşı bir ihanet değildir. Hakkınızı istemektir.
Ama ben bunları daha öncesin de yazarken bazı arkadaşlar beni eleştiriyordu. Soğan ekmek yeriz edebiyatı yapıyordu. Şimdi benden fazla eleştir duruma geldiler. Gördüler ki emekliye 7 bin 500 lirayı reva gören sevgili devlet büyüklerimiz kendilerine gelince kesenin ağzını sonuna kadar açıyorlar. Emekli vekil maaşlarını bile 62 bin lira çıkarabiliyorlar. Onlar soğan ekmek yeriz demiyorlar. Hani bir devlet büyüğümüz "hepimiz aynı gemideyiz" diyor ya! Doğru söylüyor hepimiz aynı gemideyiz. Tek fark onlar lortlar kamarasında birinci sınıfa da yolculuk yaparken, SSK lı Bağ kurlu emekliler ve esnaflar geminin en altında güneş bile görmeyen kamaralarda yolculuk ediyoruz.
Aynı gemide miyiz? Evet, aynı gemideyiz.
Bir kısım akşam yemeğin de yağ bal börek çörek yerken, diğer kısım kuzu kuzu soğan ekmeğe talim ediyor.
Esnafın da durumu emekliden farksız vur ağzına al lokmayı. Hoş ağızların da lokma da kalmadı ama yine de vurmaya devam ediyorlar. Gelen ek vergiler, elektriğe suya doğalgaza gelen zamlar, doları hoplamasından zıplamasından dolayı ham maddeye gelen zamlar karşısında ezildikçe eziliyorlar. Sattıkları ürününün ham maddesini bir hafta sonra sattıkları değer üzerinden bile geri alamıyorlar.
Ama dedik çok dedik. Ağlamayan çocuğa emzik vermezler. Biz soğan ekmeğe talim ederiz derseniz. Birileri de çıkar buyurun o zaman soğan ekmeğe talim edin derler. Bu gidişle kazandıkları gelirlere göre soğan ekmek bile bulamayacaklar.
Ama olsun yine bazıları çıkar tuza kuru "ekmek banar yeriz" der.
Ne diyorum hep?
Allah bize soracak ben size aklı verdim yeterince iyi kullandınız mı?
O zaman bu ülkenin üvey evladı durumun da emekli ve esnafsa. Ben de soruyorum "neden" diye.
Acaba biz esnaf ve emekliler olarak Allah’ın verdiği aklı yeterince kullanamıyor muyuz?
Kullanmış olsak emekli ve esnaf bu ülke de bu kadar ezilmezdi sanırım.
Ya kuru ekmeği tuza basıp yiyeceğiz. Ya da demokratik ortam da hukuka uygun olarak hakkımızı arayacağız.
Bu ülkede insanca yaşamak en az bizi idare edenler kadar bizim de hakkımız.
Ama o yanılmayı anlayana kadar geçen yılların ceremesini çok uzun yıllar çekiyoruz.
Sulu pirinç tarlasına buğday ekersen o buğday yetişmez.
Ama deneyim göreyim dersen o yıl aç kalma riskin çok yüksek olur.
Ya da bir tatlı su gölünün tüm balıklarını çıkartıp orada hamsi yetiştirmeye çalışırsan tatlı suda hamsi yetişmediğini deneyerek anlarsın ama tüm gölü balıksız bırakmış olursun.
Bu yüzden bazı kararlar iyice analiz etmeden araştırılmadan uygulanmaz.
Şimdi bir vatandaş diyelim ki CHP’li ama CHP listesinde Saadet Partili vekile oy vermiş olacak.
Ya da bir vatandaş AKP’li ama AKP listesindeki HÜDAPAR'lı bir vekile oy verecek.
Tuhaf bir durum.