Vizyon Kuyumcu
Kenan ERZURUMLU
Köşe Yazarı
Kenan ERZURUMLU
 

Terazili Kadının Terazisi: XII

“Ağır otur; batman gel.” Atasözü   Vakar sözü, Türkçemize Arapçadan girmiştir. “Vav, kaf, re” kökünden gelir. “Ağırbaşlılık. ciddiyet, haysiyetli ve şerefli olma” anlamlarına gelir. Bir diğer ifade ile saygınlığı korumadır.   Tıpkı “şeref” ve “eşraf” (şerefliler) sözleri gibi.   Pazarda para ile satılmayan, hayatın akışı içerisinde uzun dönemlerde, tutum ve davranışların yüksek kalitede ve devamlı olması ile kazanılan sıfatlardır.   Hiç parası olmadan veya çok az ekonomik imkanlara sahip olan nice kişilerin toplum tarafından  sevilen ve sayılan kişi olmalarına karşılık; sınırsız imkana sahip olan ve fakat toplum tarafından makbul görülmeyen nice kişilerin bulunması da “şeref” ve “vakar” kavramları ile açıklanabilir.   Şeref ve vakar öylesine hassas  kavramlardır ki, tek bir hareketle yerle bir olabilirler.   Şüphesiz ki, bedenî işlerde çalışanların veya görevleri gereği üniforma veya özel kıyafet giyenlerin, kılık kıyafet konusunda özel durumları söz konusudur. Bürokrasi, adalet, tıp, siyaset sahalarıyla meşgul olanların kıyafetleri ve davranışları saygınlıklarını korumanın ilk şartıdır. Tabii saç sakal da…   Yetmiş yılı geçen hayatımızda “hippi”lerin pejmürdeliğini gördüm. İspanyol paça pantolonları, mini etekleri, mini mini etekleri, dazlakları, dövmelileri, sakallıları, tesettürün envai türlüsünü, mini şortluları gördüm. Değişmeyen tek şey, “insan” faktörü ve onun isyancı yönü oldu.   “Son yirmi yılda değişen ne oldu?” derseniz: kravatlar çıkarıldı, sakallılar-tesettürlüler çoğaldı. Mini etekliler-şortlular daha rahat hareket eder oldular. Devlet daireleri, imam-hatip liselerine-ilahiyat fakültelerine dönüştüler.   Cumhurbaşkanımız kravatsız gezmeye özendirdi. Artık hâkimler, savcılar, avukatlar, adliyelere kravat takmadan geliyorlar. Yaka bağır açık, ütüsüz pantolonla duruşmaya girmek normal karşılanır oldu.   Gençliğimizde kot pantolonla vizite girmek, günlük sakal traşı olmadan hasta-hoca karşısına çıkmak kabul edilemezdi.   Emekli olana kadar aynı kuralı uyguladım ve asistanlara da uygulattım. Emekli olduğumun haftasında servise gittiğimde tüm asistanların sakal bıraktıklarını gördüm. Sanırsın site camiinde mevlit okunacaktı.   Rahmetli Kaya Hocayı hatırladım. Bir nöbet sonrasında vizite çıkacağız. Uluğ Ağabey başasistanımız. Alelacele traş olurken yüzünü üç-beş yerden kesmiş; kağıt yapıştırmış. O vaziyette vizite gelince, Hoca gülmeye başladı ve söylendi. “Allah’tan cerrahin böyle değil.”   Adliyeden söz ediyorduk.   Dönelim esas konumuza.   Her şey değişirken, hukukçular da değişti.   Hele ki yenileri…   Mahkeme salonları ciddiyet, vakar ve saygı gerektiren yerlerdi… Artık mahkeme salonlarına yaka bağır açık, bacağında ütüsüz veya kot pantolonla giren hâkimler-savcılar normal karşılanır oldu.   Avukatlar…. Özellikle genç avukatlar… Büyük bölümü meslek etiğinden-saygınlığından habersiz.   Kaza adliyelerinde genellikle genç avukatlar bulunuyor. Spor ayakkabı ile gelen mi ararsın, üstü başı darmadağın, kirli kot pantolonla gelen mi; tarikat sakalı ile gezen mi?   Büyük adliyelerde, bunlara ek olarak manken makyaj, göbeği ve göğüs çatalı meydanda, süper mini etekle gelip, hâkim karşısında frikik veren mi?   2000 yılında bir olay yaşanmıştı. Bizim eskilerden, Av. Can Özbay bir dava sırasında, manken Ebru Şimşek'e, “Ramazan gününde göbeğini açıp karşımıza gelmiş. Kapatsın. Yoksa orucum bozulacak.” diye başlayan tartışma sonucunda para cezası ve tazminata mahkum edilmişti.   Avukat arkadaşlarımla yaptığım sohbetlerde, hâkimlerin bile kılık kıyafet konusunda avukatlara ikazda bulunmaya çekindiklerini öğrendim.   Bizim meslekte “ağabey”lik müessesesi vardır. Bir doktor hatalı davrandığında yaşlılar, kendisini sessizce kendisini bir kenara alır ve ikaz ederlerdi. Hatta bir defasında, Çapa Cerrahi’de iki profesör hocamıza (ikisi de çok meşhur idiler) arasındaki mesele için kıdemli hocamız açıkça “ayar” çekmişti.   Avukatların meslek etiği konusunda konuştuğum tüm kıdemli avukat arkadaşlar bu durumdan ve gençlerin uyarıları dikkate almadıklarından yakınıyorlar.   Sözüm gayet açık ve başta hukukçular olmak üzere her meslekten tüm yeni nesle sesleniyorum.   Vakarınızı ve saygınlığınızı koruyunuz. İşinize, mesleğinize, halkınıza, topluma saygı göstermezseniz, SİZE KİM, NİYE SAYGI GÖSTERSİN?   Atasözlerimizin hepsi, binlerce yıllık kültürel birikimin sonucudur.   Tekrarlayalım: “AĞIR OTUR BATMAN GEL.”    Unutulmamalıdır ki: AĞIRLIĞINI KORUYAMAYANLAR  “HAFİFLEŞİRLER.”   Son      
Ekleme Tarihi: 13 Nisan 2023 - Perşembe
Kenan ERZURUMLU

Terazili Kadının Terazisi: XII

“Ağır otur; batman gel.”

Atasözü

 

Vakar sözü, Türkçemize Arapçadan girmiştir. “Vav, kaf, re” kökünden gelir. Ağırbaşlılık. ciddiyet, haysiyetli ve şerefli olma” anlamlarına gelir. Bir diğer ifade ile saygınlığı korumadır.

 

Tıpkı “şeref” ve “eşraf” (şerefliler) sözleri gibi.

 

Pazarda para ile satılmayan, hayatın akışı içerisinde uzun dönemlerde, tutum ve davranışların yüksek kalitede ve devamlı olması ile kazanılan sıfatlardır.

 

Hiç parası olmadan veya çok az ekonomik imkanlara sahip olan nice kişilerin toplum tarafından  sevilen ve sayılan kişi olmalarına karşılık; sınırsız imkana sahip olan ve fakat toplum tarafından makbul görülmeyen nice kişilerin bulunması da “şeref” ve “vakar” kavramları ile açıklanabilir.

 

Şeref ve vakar öylesine hassas  kavramlardır ki, tek bir hareketle yerle bir olabilirler.

 

Şüphesiz ki, bedenî işlerde çalışanların veya görevleri gereği üniforma veya özel kıyafet giyenlerin, kılık kıyafet konusunda özel durumları söz konusudur. Bürokrasi, adalet, tıp, siyaset sahalarıyla meşgul olanların kıyafetleri ve davranışları saygınlıklarını korumanın ilk şartıdır. Tabii saç sakal da…

 

Yetmiş yılı geçen hayatımızda “hippi”lerin pejmürdeliğini gördüm. İspanyol paça pantolonları, mini etekleri, mini mini etekleri, dazlakları, dövmelileri, sakallıları, tesettürün envai türlüsünü, mini şortluları gördüm. Değişmeyen tek şey, “insan” faktörü ve onun isyancı yönü oldu.

 

“Son yirmi yılda değişen ne oldu?” derseniz: kravatlar çıkarıldı, sakallılar-tesettürlüler çoğaldı. Mini etekliler-şortlular daha rahat hareket eder oldular. Devlet daireleri, imam-hatip liselerine-ilahiyat fakültelerine dönüştüler.

 

Cumhurbaşkanımız kravatsız gezmeye özendirdi. Artık hâkimler, savcılar, avukatlar, adliyelere kravat takmadan geliyorlar. Yaka bağır açık, ütüsüz pantolonla duruşmaya girmek normal karşılanır oldu.

 

Gençliğimizde kot pantolonla vizite girmek, günlük sakal traşı olmadan hasta-hoca karşısına çıkmak kabul edilemezdi.

 

Emekli olana kadar aynı kuralı uyguladım ve asistanlara da uygulattım. Emekli olduğumun haftasında servise gittiğimde tüm asistanların sakal bıraktıklarını gördüm. Sanırsın site camiinde mevlit okunacaktı.

 

Rahmetli Kaya Hocayı hatırladım. Bir nöbet sonrasında vizite çıkacağız. Uluğ Ağabey başasistanımız. Alelacele traş olurken yüzünü üç-beş yerden kesmiş; kağıt yapıştırmış. O vaziyette vizite gelince, Hoca gülmeye başladı ve söylendi. “Allah’tan cerrahin böyle değil.”

 

Adliyeden söz ediyorduk.

 

Dönelim esas konumuza.

 

Her şey değişirken, hukukçular da değişti.

 

Hele ki yenileri…

 

Mahkeme salonları ciddiyet, vakar ve saygı gerektiren yerlerdi… Artık mahkeme salonlarına yaka bağır açık, bacağında ütüsüz veya kot pantolonla giren hâkimler-savcılar normal karşılanır oldu.

 

Avukatlar…. Özellikle genç avukatlar… Büyük bölümü meslek etiğinden-saygınlığından habersiz.

 

Kaza adliyelerinde genellikle genç avukatlar bulunuyor. Spor ayakkabı ile gelen mi ararsın, üstü başı darmadağın, kirli kot pantolonla gelen mi; tarikat sakalı ile gezen mi?

 

Büyük adliyelerde, bunlara ek olarak manken makyaj, göbeği ve göğüs çatalı meydanda, süper mini etekle gelip, hâkim karşısında frikik veren mi?

 

2000 yılında bir olay yaşanmıştı. Bizim eskilerden, Av. Can Özbay bir dava sırasında, manken Ebru Şimşek'e, “Ramazan gününde göbeğini açıp karşımıza gelmiş. Kapatsın. Yoksa orucum bozulacak.” diye başlayan tartışma sonucunda para cezası ve tazminata mahkum edilmişti.

 

Avukat arkadaşlarımla yaptığım sohbetlerde, hâkimlerin bile kılık kıyafet konusunda avukatlara ikazda bulunmaya çekindiklerini öğrendim.

 

Bizim meslekte “ağabey”lik müessesesi vardır. Bir doktor hatalı davrandığında yaşlılar, kendisini sessizce kendisini bir kenara alır ve ikaz ederlerdi. Hatta bir defasında, Çapa Cerrahi’de iki profesör hocamıza (ikisi de çok meşhur idiler) arasındaki mesele için kıdemli hocamız açıkça “ayar” çekmişti.

 

Avukatların meslek etiği konusunda konuştuğum tüm kıdemli avukat arkadaşlar bu durumdan ve gençlerin uyarıları dikkate almadıklarından yakınıyorlar.

 

Sözüm gayet açık ve başta hukukçular olmak üzere her meslekten tüm yeni nesle sesleniyorum.

 

Vakarınızı ve saygınlığınızı koruyunuz. İşinize, mesleğinize, halkınıza, topluma saygı göstermezseniz, SİZE KİM, NİYE SAYGI GÖSTERSİN?

 

Atasözlerimizin hepsi, binlerce yıllık kültürel birikimin sonucudur.

 

Tekrarlayalım: “AĞIR OTUR BATMAN GEL.” 

 

Unutulmamalıdır ki: AĞIRLIĞINI KORUYAMAYANLAR  “HAFİFLEŞİRLER.”

 

Son

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve samsunetikhaber3.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.