Her türlü dini inançlar ve insani duygular, siyasete alet edilmeye başladığından beri, işin cılkı çıktı. Geldiğimiz noktada insanlarımız başta dini duygular olmak üzere, tüm milli-manevi değerlerimizden soğutulur oldu.
Artık herkes dindar, herkes ulusalcı ve her kes milliyetçi. Bir zamanlar Ferit Hoca’ya (eski rektör Ferit Bernay) sohbet esnasında şaka yollu yüklenmiştim. “Samsun’da ben varken; senin ERGENEKONCU diye içeri alınman, bize ayıp oluyor.”
O da aynı şekilde cevap vermişti: “Benimki mahkemeden tescilli.”
Öyle bir ortama geldik ki, şu günlerde bu şakayı birbirlerine yapacak karşı inançlardan kaç kişi çıkar merak ediyorum.
Adam beğendiği adayın resminin yanına oy kullanan bir resim koymuş ve yanına ayetin mealini yazmış: “Attığın vakit de sen atmadın ve lakin Allah attı.”
Benim Allah inancım ve dinim, bunların ki ile aynı olamaz!
Dinin siyasete alet edilmesini sonraya bırakarak, yaklaşan 3 Mayıs Türkçüler günü nedeniyle “milliyetçilik ve siyasiler” konusuna girelim.
Türkçülük, Türk milliyetçiliğinin özel adıdır. Her kim olursa olsun, Türkçülük fikrinden-söyleminden rahatsız oluyorsa her kim olursa olsun, Türklüğünden şüphe duyanlar ve veya aidiyet sıkıntısı olanlardır. Daha açık ifade ile kendisini yeterince TÜRK hissetmeyenlerdir.
Geçmişte siyasi bir söylem olarak, “Türkçülük” yerine “ülkücülük” terimi de kullanıldı. Hatta o dönemlerde “Türk-İslâm Ülküsü-sentezi” de ifade edildi. Ülkü Ocakları adım adım pasifize edildi. Ülkücülük sözden ibaret kaldı.
Ve… 3 Mayıs Türkçülük Günü’nün adı değiştirilip “Milliyetçiler Günü” yapılmaya çalışıldı.
Yaklaşık 20 yıldır SAMSUN’DA 3 Mayıs 2 ayrı grup halinde kutlanır oldu. Önce Türk Ocağı Türkçülük günü törenini yapıyor ve öğleden sonra “Milliyetçiler günü”nü kutlayanlar törenlerini düzenliyorlar.
Yaşlı kurtlar- aksakallılar, hep “bizim çocuklar” diyerek hoşgörü ve sevgi ile baktılar.
Ama bu yıl… Herşey çok daha kötü olacak gibi görünüyor.
“Türk Milliyetçisiyim”, “Türk İslâm ülkücüsüyüm” ve hatta “Türkçüyüm” diyenlerin bir kısmı, vatan hainleri ve Kur’an-ı Kerim’e “bakara-makara” diyenlerle kol kola girdiler. Bir kısmı ise dün sövdüklerinin dümen suyuna girip Hüdaparla yola koyuldular. Bir zamanlar sövüp kızdıkları Tuğrul’un elinden mikrofonu alıp sözcülüğe soyundular.
Rahmetlik Türkeş Bey’in ve Erbakan Bey’in oğulları Erdoğan’ın yanında saf tutarken; Türkeş Bey’in en küçük kızı karşılarında yer aldı.
Öyle bir parçalandılar ki, dün Türkeş Bey’in mezarına oğlunu yaklaştırmayanlar bu gün aynı saftalar. En küçük kızı ise başka saflarda.
Bir yerlerde veya birilerinde yanlışlık var.
Türkeş Bey’in kadrosu böyle mi olacaktı?
Yazıklar olsun; hepimize!
Türkçüler Derneği tüzüğü’nde bir yemin vardı. Ufak tefek değişikliklerle halen tüm rozet taktığımız gençlerimize ettirilir.
O yeminde, “Türkçüler arasında hiç bir sebeple ayrılık yaratmayacağıma, Tanrım, Türklüğüm ve şerefim üzerine and içerim. Yeminimden dönersem yay kirişi haram olsun; gök girsin, kızıl çıksın.” denirdi.
3 Mayıs’ta yine Atatürk Anıtı’nda olacağız. Yeminlerine sadık olanları bekliyoruz. Lütfen siyasi kimliklerinizi evlerinizde bırakıp öz kimliğinizle geliniz.
Tanrı Türk’ü Korusun ve Yüceltsin.