Terör devleti İsrail günlerdir sivil halkı bombalıyor. Hastaneleri vuruyor ve masum çocukları öldürüyor. Bu zulme İslâm dünyasının her kesiminden en üst düzeyde tepkiler yükseliyor. Meydanlar İsrail zulmünü protesto mitingi yapanlarla ve yollar tepki gösterisi için yola çıkan araç konvoyları ile dolup taşıyor.   Halkın her kesiminden tepkiler en üst düzeyde yükselirken, iktidarlardan halen caydırıcı ciddi bir eylem yok. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde toplumun her kesiminden yükselen bu feryada iktidarların böylesine duyarsız kalabilmesi için bir yerlere diyet borçlarının olması icap eder. Aksi halde sağduyu sahibi idarecilerin,  vatandaşlarının bu boyuttaki tepkilerine duyarsız kalmaları izah edilemez. Diyet borcu olmayan bir iktidar sadece din kardeşi için değil; dini, ırkı ve inancı ne olursa olsun mazlumları hedef alan zulme sessiz kalamaz.   Mesele zulmü yapan veya uğrayanın kimliği değil. Hangi din veya ırktan olursa olsun Müslüman, inancının gereği olarak mazlumun yanında ve zalimin karşısında yer almak zorundadır.   Bu zulüm dost ve stratejik ortak kabul ettiğimiz batının ne kadar iki yüzlü ve şerefsiz olduğunu ortaya koymuştur. Umarım bu vahşet, "Merhum Erbakan Hoca'nın ifadesi ile" gavur aşıklarının akıllarının başlarına gelmesine ve İslâm Birliğinin kurulmasına vesile olur.   Murad'ı ilahinin ne olduğunu bizler bilemeyiz. Bizim hayır bildiğimizde şer ve şer bildiğimizde hayır olabilir. Bizler, Allah'ın (c.c.) bu işin sonunun mazlumlar lehine neticelendirmesi için fiili ve kalbi dua ederiz.