Hani, insanın dünü ile bu günü arasındaki çelişkileri veya savrulmaları ifade etmek için kullanılan "Nereden nereye" diye bir kavram var.
Bu kavramı daha çok karşı tarafı yıpratmak için siyasetçiler kullanırlar. Genellikle kişi veya siyasi yapının kimlik değiştirmesi halinde kullanılan bu kavram şimdi tam da AKP de yaşanan kimlik değişikliği için gündemde.
AKP de; "Minareler süngü, kubbeler miğfer" diye başlatılan siyasi yolculuk, aradan yıllar geçtikten sonra yavaş yavaş ve çaktırmadan çizgi sapması yaşadı. Yıllar sonra İslam'ın ezeli ve ebedi düşmanı ve ülkemizin bir bölümünü de ele geçirmek isteyen İsrail sevecenliğine dönüştü. Evet nereden nereye?
Müslüman kesimin oyları; yasaklar, yolsuzluk ve yoksullukla mücadele vaadi ve erdemlilik iddiaları ile iktidara gelen AKP zihniyeti; yanlışların zirvesi oldu. Müslüman halkın milli ve manevi değerlerinin İslâmi kimlikli ve alnı secdeliler tarafından böylesine yıpratılmasına öyle sanıyorum ki tarihte çok az rastlanmıştır.
Bunun yanında, her fırsatta İslâm dünyasını acı vermeyi geleneksel hale getiren, bir sene içinde; çoğu çocuk ve kadın olmak üzere Elli Bin masumu öldürerek bölgeyi kan gölüne çeviren İsrail ile her türlü ilişkilerin en üst seviyede yürütülüyor olması savrulmanın boyutunu anlatmaya yeterli olsa gerek. Teslimiyet bununla da bitmiyor, Milli ve manevi değerlerimiz ile taban tabana zıt bu kirli ilişkileri durdurun diyen gençler yaka paça gözaltına alınıp tutuklanıyor. Bu zulmü CHP bile iktidar olsaydı en fazla ancak bu kadar yapabilirdi. Evet, nereden nereye?
Düşünebiliyor musunuz, çeyrek asır önce; Milli Eğitim Bakanlığının tavsiye ettiği bir kitaptaki şiiri okuduğu için mağdur edilerek siyaset meydanına çıkartılan AKP’nin kılıcı, şimdi bu vatan için kalbi atanları kesiyor. Dünün mağduru, bugün masanın karşı tarafına geçmiş. Evet, nereden nereye?
Laikliği din karşıtlığı olarak algılayan solcu ve solun baskın etkisi altındaki sağcı zihniyetlerin iktidar oldukları önceki dönemlerde yapılan zulme; bizlerle birlikte "Adalet bir gün size de lazım olacak" diyenlerin, şimdi bu ifadelerin muhatabı olmaları manidar değil mi?