Enteresan kişilerdir, bizim bürokratlar.
Bir kısmı rinddir. Makamın ve koltuğun gelip geçici olduğunu kabul edip gönül kırmamaya dikkat ederken; çoğunluğu, dünyanın merkezine ve devletin tepesine kendisini koyar; astığım astık-kestiğim kestik despotlar olurlar.
Devletin ve oturdukları koltukların gerçek sahiplerinin millet olduğunu unuturlar.
Emekli olunca da çay içip sohbet edecek dost bulamazlar.
Alkışlarla Uğurlananlar
Yıl 1986. Turgut Özal başbakandır. Tadını çıkartmaktadır. Gittiği her yerde şaşaalı mitingler düzenlemektedir. Sıra memleketi Malatya’ya gelir.
Özal’ın hazırlattığı mitingin gövde gösterisi amaçlıdır. Özal otobüsün üzerine çıkarken Malatya Valisi Naim Cömertoğlu’nu (1929-2013) da yanına çağırır. Vali,“Efendim, ben devletin valisiyim, orada olmam uygun olmaz”der.
Ancak Özal, ısrar ederek Vali Cömertoğlu’nu da otobüsün üstüne çıkarır. Turgut Özal kısa boylu olduğu için uzaktan yete¬rince görülmez. Özal’ı izlemeye gelenler, daha iyi görmek için “ÇÖK, ÇÖK, ÇÖK” diyerek etrafındakilerin çökmesini isterler.
Özal yanında duran bakanlardan dayısının oğlu Hüsnü Doğan’a; “Çömel bakalım Hüsnü",der. Mikrofon açık ve Özal’ın elindedir.
Malatya Va¬lisi Naim Cömertoğlu hariç herkes çöker. Özal bağırır: “Vali bey sen de çök, çömel”
Mikrofon açıktır. Bu hitap herkes tarafından duyulur.
Mikrofona yakın olan Vali Cömertoğlu’nun cevabı da herkes tarafından duyulur:
“SAYIN BAŞBAKANIM, BEN DEVLETİN VALİSİYİM. VALİ ÇÖKMEZ, VALİ ÇÖMELMEZ. VALİ ÇÖKERSE DEVLET ÇÖKMÜŞ OLUR. İZİN VERİRSENİZ BEN AŞAĞIYA İNEYİM.” .
Ve iner.
Olay, izleyenler ve genel kamuoyu tarafından alkışlarla kar¬şılanır.
Ancak…
Başbakan Turgut Özal, kısa bir süre sonra Malatya Valisi Naim Cömertoğlu’nu merkeze aldırtır.
Kısa süre sonra Sn Cömertoğlu emekli olur. 2013 yılında şerefini muhafaza etmiş bir bürokrat olarak vefat eder. (Allah rahmet eylesin.)
Deyyus-u Ekber
Yıl 1648’dir. Osmanlı tahtında Sultan I. İbrahim (Deli) oturmak¬tadır. Maliye iyice çökmüştür. Sivas Valisi Varvar Ali Paşa, Konya Valisi İbşir Mustafa Paşa’dır. Konya Valisi’nin güzelliği efsaneleşmiş eşi Sivas’ta bulunmaktadır. İbşir Mustafa Paşa’nın eşi Perihan Hanım’ın güzelliği saraya kadar ulaşmıştır. Sultan bir emirle, Varvar Ali Paşa’dan, İbşir Mustafa Paşa’nın eşi Perihan Hanım’ı saraya göndermesini ister.
Varvar Ali Paşa, “Bre ben pezevenk miyim? Bir müslüman ade¬min nikahlı avradını elinden alıp, padişah bile olsa bir başka herife nasıl veririm?” diyerek fermanı reddeder.
Paşa asi ilan edilip, yakalanması ve idamı için İbşir Mustafa Paşa görevlendirilir.
İbşir Paşa, Varvar Ali Paşa’yı yakalar; idam edileceği sırada, Varvar Ali Paşa tarihe geçen şu sözleri haykırır:
‘‘Ulan, ben senin avradının ırzını korumak için isyan etmiştim. Se¬nin gibi herifi benim üzerime musallat etmelerinin sebebi budur, bilmi¬yor musun? Beni Allah’ın emrine karşı çıkmayıp da namusunu korudu¬ğum için mi katledeceksin pezevenk?’’
İbşir Mustafa Paşa’nın cevabı, "Padişahın buyruğu her şeyden evladır." olur.
Sonuçta Varvar Ali Paşa katledilir. Başı saraya gön¬derilir.
İbşir Mustafa Paşa'ya ödül olarak Halep Valiliği verilmiştir. Eşinin akıbeti bilinmemektedir.
Bu olaydan sonra İbşir Paşa “DEYYUS-U EKBER” olarak anıl¬maya başlanır.
Aynı yıl 8 Ağustos 1648 tarihinde Sultan İbrahim tahttan indi¬rilmiş ve 10 gün sonra boğulmuştur.
Sonrasında ise… İbşir Paşa giderek yükselir; sadrazamlığa ka¬dar ulaşır.
Olaydan yedi yıl sonra (1655) Sultan 4. Mehmed’dir (Avcı). İb¬şir Mustafa Paşa sadrazamdır. İstanbul’da isyân çıkar. İbşir Paşa’nın sarayı yağmalanır. Paşa istifa eder ve…
11 Mayıs 1655 tarihinde idam edilir. Şerefsizce yaşayıp; köpek gibi ölmüştür.
Kim Takar (?) Yalova Kaymakamını?
Buram buram argo kokan; acı fakat ibretlik hikayedir, Yalova Kaymakamının hikayesi.
O kadar yaygındır ki, İç İşleri’nde ve Mülkiye’de İstenmeyen koltuk haline gelmiştir.
Sosyal medyada bulunan 2 farklı anlatımının yanında, 1982-83 yıllarında yaşlı bir kaymakamdan dinlediğim versiyonu da vardır. Üçünü de anlatayım:
- Yeni mezun, genç kaymakam Şefik Refik Soyer, tayin edildiği Yalova'ya gitmek için İstanbul’dan vapura biner. Vapur yanaşırken, iskeledeki tıklım tıklım kalabalığı görünce mutlu olur.
Halkın coşkulu, telaşlı halini fark edince biraz şaşkın biraz da heyecanlı, yanından geçen ayakkabı boyacısı çocuğa gülümseyerek sorar.
“Bu kalabalık Yalova Kaymakamını bekliyor değil mi?”
Çocuk gülerek yanıt verir…
“Kim takar (esası biraz daha farklıdır) Yalova Kaymakamını ağabey. Halk Gazi Paşa’yı (Atatürk'ü) bekliyor.”
2. Eskiden İlçe olan Yalova'ya genç bir Kaymakam atanır... Sudan çıkmış balık gibi ilk defa bir makam koltuğuna oturan bu Kaymakam, artık buraya 'Mülkî Amir' olduğunu herkesin duyduğunu, herkesin onu arayıp tebrik edeceğini, saygıda kusur etmeyeceğini zanneder... Lâkin, aradan birkaç gün geçer kimseler arayıp sormaz!.. O da kalkar İstanbul'a gider, sokaklarda gezerken, herkesin ona selâm verip, görevinin hayırlı olmasını dileyeceğini sanır, ama orada da herkes işinde-gücündedir, gelen-giden yüzüne bile bakmadan geçmektedir!.. Bir zaman sonra gelip-geçenleri durdurup; "Yalova'ya Kaymakam atanmış, duydunuz mu?" diye sormaya başlar... Acelesi olan herkes de omuz silkip geçer gider, Kaymakamın morali bozulur... En son iyi giyimli, kravatlı birine sorar; "Yalova'ya yeni bir Kaymakam tayin olmuş, duydunuz mu?" deyince, zati burnundan soluyan ve sık sık saatine bakan adam; "Bana ne kardeşim oraya Kaymakam tayin edildiyse, burada kim …. Yalova Kaymakamını yahu!?" deyip gider, Kaymakam Bey de kös kös Yalova'ya döner.
3. Turhal’da beraber çalıştığımız eski kaymakamlardan Özer Aydınatay’dan (1984-1987) dinlediğim versiyon biraz farklı.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında biraz da safça olan Yalova Kaymakamı (İsim de vermişti ama hatırlayamadım) Vapurla İstanbul’a gelecek ve iskelede bir arkadaşı ile buluşacaktır.
Vapur, biraz erken geldiğinde iskelede beklerken oyalanmak için ayakkabılarını boyatmak ister. Boyacının sandalyesine oturarak ayağını boyama sandığının üstüne kor.
Bu esnada boyacı, gazete okumaya dalmıştır. Kaymakamı fark etmez.
Bir süre bekleyen kaymakam boyacıya sorar: “Evladım ceridede ne hevadisler var?” (Gazetede ne haberler var?)
Boyacı kafasını kaldırmadan cevap verir: “Bey amca vaziyet kötü. Türkiye harbe girdi girecek..”
Kafasını kaldırmadan okumaya devam eder.
Bir süre daha bekleyen kaymakam dayanamaz ve hatırlatma kabilinden sorar: “Evladım, ceridede Yalova kaymakamının İstanbul’a geldiğini de yazıyor mu?”
O ana kadar gazeteden kafasını kaldırmayan boyacı, kaymakamın gözlerinin içine bakarak tarihe geçen cevabı verir: “Ne diyon sen beyamca. Ben savaş diyorum; sen kaymakamdan bahsediyorsun. Kim s… Yalova Kaymakamını?
Devam edecek…