Vizyon Kuyumcu
Kenan ERZURUMLU
Köşe Yazarı
Kenan ERZURUMLU
 

Türk Devletleri ve Etnisite: IX

“Tek bayrak, tek vatan, tek millet; Gerisini … et.” Araştırmamızın son bölümünde, “Türkiye’nin Gürcü diye bir meselesi yoktur.” demiştik.Demografik, jeostratejik ve sosyal yapı itibariyle böyle bir meselenin olması-yaşaması-güç haline gelmesi de mümkün değildir. Buna rağmen ülkemizde ve devlet yapılanmamızın içerisinde “Gürcücülük” akımının olduğu da bir gerçektir. Bu bölüme kadar yazdığımız üzere, Gürcücülük akımı “Kartvel” kültürünün, dilinin yaygınlaştırılmasına dayanırken; özbe öz Türk yurdu olan Acaristan bölgesinde (Batum ve çevresi) öncelikli olarak Hıristiyanlığın yayılmasını, ardından Kartli lisanının tek dil haline getirilmesini hedeflemektedir. Batum’dan gelen ACARA GÖÇMENLERİNİN TÜRKİYE’DE KULLANDIKLARI ÇVENEBURİ LEHÇESİ NİÇİN GÖZ ARDI EDİLMEKTEDİR? KIPÇAK LEHÇESİNDEN KAYNAKLANMASINDAN DOLAYI MI? GÜNÜMÜZ GÜRCİSTAN’INDA TÜRK KİMLİĞİNE VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNE BAĞLI KIPÇAK (ACARA) KÖKENLİ KARDEŞLERİMİZE VİZE VE İKAMET BELGESİ VERİLMEMESİNİN SEBEBİ NEDİR? SAMSUN’DA, DÜKKANLARDA, EVLERDE, DERNEKLERDE HAÇLI GÜRCİSTAN BAYRAĞININ AÇIKÇA ASILMASINA SES ÇIKARMAYAN (TEŞVİK EDEN?) ZİHNİYETİN AMACI NEDİR? BİN YILDIR HİLAL VE SALİP MÜCADELESİNDE DERYALAR GİBİ KAN AKITMIŞ, ŞEHİT KEMİKLERİNİ TEPELER GİBİ YIĞMIŞ MÜSLÜMAN ÜLKEDE, “SALYANGOZ SATMANIN”NIN AMACI NEDİR? Amaç açık: HEDEF TÜRKİYE’DİR! HEDEF KARADENİZ’DİR. Bu oyun, Türkiye Cumhuriyeti’nin parçalanması amaçlıdır. Ve bu oyunda, Gürcistan, Ermenistan, Kafkas Cumhuriyetleri figürandan öte role sahip değildirler. Zira, bölgede bulunan hiçbir devlet Türkiye ile yarışabilecek potansiyele sahip değildir. Yarışamaz; kalkışırsa tüm dünya ile ekonomik-siyâsî ilişkileri etkilenir. Buna rağmen ülkemizde son on yıllarda artan Gürcücülük faaliyetinin amacı ne derseniz?… ……. Osmanlının son zamanlarından günümüze kadar devam eden tüm ayrılıkçı hareketlerin ardında, Batılı emperyalist devletler ve Rusya vardır. 1800’lerde başlayan misyoner hareketlerinin Osmanlı topraklarında “adam devşirmek”ten öteye sonuç alamadıkları görüldüğünde; 19. Asır sonlarından itibaren bilhassa gayri Müslim azınlıklar üzerinde bölücü-yıkıcı faaliyetler yürütülürken bir yandan da –tarih boyunca milletleşememiş- Müslüman azınlıklar kışkırtılmaya çalışılmıştır. Böylece Osmanlı, son elli yılında Ermeni, Rum kışkırtmalarının yanında, Kürt, Arnavut, Boşnak, Arap ve Çerkez ayrılıkçılarla uğraşmak zorunda kalmıştır. (Bknz: Nejdet Sevinç. “İstiklal Harbinde Etnik İhanetler”) Bu gruplar içerisinde, Osmanlı’ya düşman devletler safında ilk kurşun atanlar Kürtler olmuştur. (1829-1830 Osmanlı Rus Savaşı) O savaşta Rusların safında yer alıp Türk evlatlarına kurşun sıkan ihanet hareketi bugün, Avrupa Birliği ve ABD’nin desteği ile aynen devam etmektedir. İhanet sıralamasında, belki de Araplardan önce gelmesi gereken grup Araplar olmuştur. Çerkezler, Ethem Bey olayında Osmanlı’dan ve Türkler’den ayrılmak istemişlerse de 1921’de yapılan Balıkesir ve İzmir Kongreleri, tarihe, Ethem Bey, kardeşleri ve Kuşçubaşıların fevri fıtratlarının eseri olarak geçmiştir. O dönemde milli mücadelenin ön saflarında yer alan Kafkas kökenli subaylarımızın Cumhuriyet kuruluşundaki hizmetleri inkâr edilemez. O döneme ait en büyük hata, dönem tarihçileri tarafından “Ethem Bey” olarak anılan kişinin daha sonraları isminin önüne “Çerkez” tanımlaması eklenerek tüm Kafkas kökenlileri itham edecek şekilde kullanılmasıdır. Arnavutlar diğer Rumeli kökenli gruplar da kendi kimlikleri doğrultusunda bir araya gelmişlerse de sosyal hayatta, bürokraside ve siyâsette lobiler oluşturmaktan öteye geçmemişlerdir. Son 25 yılda ise, devletimizin uygulamaya çalıştığı çok kültürlülük politikası (A sından Z sine her yönüyle yanlıştır) sonucu, etnik gruplar Türk kimliğini dışlamayı tercih etmektedirler. Atatürk zamanında, Türk kimliği asıl olarak kabul edilmiş ve bu kimliği kabul etmeyenler-karşı çıkanlar bürokrasiden ve sosyal hayattan dışlanmışlardır. Ancak… Atatürk dönemi ne kadar “millî” ise, İnönü dönemi o oranda “enternasyonal”dir. İnönü’nün 12 yıllık döneminde Türk Kültüründen ziyade enternasyonal akımlara öncelik verilmiş; sonucunda başlayan etnik kimlik arayışları Menderes-Bayar zamanlarından sonra devlet bürokrasisi içinde etnik gruplaşmalara yol açmıştır. Bu gruplaşmalar/lobiler öyle hale gelmiştir ki, siyâsetin önde gelen isimleri arasında soyunda karışıklık olmayan yok denecek kadar azdır ve dahası TÜRKLÜK bilincine sahip olanların önleri kesilmektedir. Basit örnekler verelim, başka bir devleti ziyaret edip, “bende sizdenim” diyenler, “dedem hemşeriniz” deyip Ermeni kökenli olduğu anlaşılınca suspus olanlar, iki nesil önce nereden geldiklerini ve kökenlerini gizleyenler, Rumca konuşmayı anasından-ebesinden öğrenenler, nüfus kayıtlarından Ermeni akrabaları ortaya çıkanlar hepsi siyâset sahnemizin aktörleridir. Türk asıllı olanlar ise, Ermeni asıllı bebek katilinin rahatça serbest bırakılması için hazırlanan oyun gereği hapishanelere tıkılmakta veya medyada sesleri kısılmaktadır. Unuttukları bir husus bulanmakta: Bu devlet, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’DİR. ADINI TÜRK MİLLETİ’NDEN ALMIŞTIR. SAHİBİ, TÜRK MİLLETİ’DİR. Yani, benim, biziz! Bu topraklarda ne HAÇLI BAYRAKLARI, ne de başka sesler istemiyoruz. Aksini söyleyenlere tavsiyemiz… AYRANIMIZI KABARTMAYIN! Kimseyi sevmeye, katlanmaya mecbur değiliz. Ya kardeşimiz olursunuz; ya da geldiğiniz yerlere dönmekte serbestsiniz. Devam edeceğiz.  
Ekleme Tarihi: 04 Nisan 2025 - Cuma
Kenan ERZURUMLU

Türk Devletleri ve Etnisite: IX

“Tek bayrak, tek vatan, tek millet;

Gerisini … et.”

Araştırmamızın son bölümünde, “Türkiye’nin Gürcü diye bir meselesi yoktur.” demiştik.Demografik, jeostratejik ve sosyal yapı itibariyle böyle bir meselenin olması-yaşaması-güç haline gelmesi de mümkün değildir.

Buna rağmen ülkemizde ve devlet yapılanmamızın içerisinde “Gürcücülük” akımının olduğu da bir gerçektir.

Bu bölüme kadar yazdığımız üzere, Gürcücülük akımı “Kartvel” kültürünün, dilinin yaygınlaştırılmasına dayanırken; özbe öz Türk yurdu olan Acaristan bölgesinde (Batum ve çevresi) öncelikli olarak Hıristiyanlığın yayılmasını, ardından Kartli lisanının tek dil haline getirilmesini hedeflemektedir.

Batum’dan gelen ACARA GÖÇMENLERİNİN TÜRKİYE’DE KULLANDIKLARI ÇVENEBURİ LEHÇESİ NİÇİN GÖZ ARDI EDİLMEKTEDİR? KIPÇAK LEHÇESİNDEN KAYNAKLANMASINDAN DOLAYI MI?

GÜNÜMÜZ GÜRCİSTAN’INDA TÜRK KİMLİĞİNE VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNE BAĞLI KIPÇAK (ACARA) KÖKENLİ KARDEŞLERİMİZE VİZE VE İKAMET BELGESİ VERİLMEMESİNİN SEBEBİ NEDİR?

SAMSUN’DA, DÜKKANLARDA, EVLERDE, DERNEKLERDE HAÇLI GÜRCİSTAN BAYRAĞININ AÇIKÇA ASILMASINA SES ÇIKARMAYAN (TEŞVİK EDEN?) ZİHNİYETİN AMACI NEDİR?

BİN YILDIR HİLAL VE SALİP MÜCADELESİNDE DERYALAR GİBİ KAN AKITMIŞ, ŞEHİT KEMİKLERİNİ TEPELER GİBİ YIĞMIŞ MÜSLÜMAN ÜLKEDE, “SALYANGOZ SATMANIN”NIN AMACI NEDİR?

Amaç açık: HEDEF TÜRKİYE’DİR!

HEDEF KARADENİZ’DİR.

Bu oyun, Türkiye Cumhuriyeti’nin parçalanması amaçlıdır.

Ve bu oyunda, Gürcistan, Ermenistan, Kafkas Cumhuriyetleri figürandan öte role sahip değildirler.

Zira, bölgede bulunan hiçbir devlet Türkiye ile yarışabilecek potansiyele sahip değildir. Yarışamaz; kalkışırsa tüm dünya ile ekonomik-siyâsî ilişkileri etkilenir.

Buna rağmen ülkemizde son on yıllarda artan Gürcücülük faaliyetinin amacı ne derseniz?…

…….

Osmanlının son zamanlarından günümüze kadar devam eden tüm ayrılıkçı hareketlerin ardında, Batılı emperyalist devletler ve Rusya vardır.

1800’lerde başlayan misyoner hareketlerinin Osmanlı topraklarında “adam devşirmek”ten öteye sonuç alamadıkları görüldüğünde; 19. Asır sonlarından itibaren bilhassa gayri Müslim azınlıklar üzerinde bölücü-yıkıcı faaliyetler yürütülürken bir yandan da –tarih boyunca milletleşememiş- Müslüman azınlıklar kışkırtılmaya çalışılmıştır. Böylece Osmanlı, son elli yılında Ermeni, Rum kışkırtmalarının yanında, Kürt, Arnavut, Boşnak, Arap ve Çerkez ayrılıkçılarla uğraşmak zorunda kalmıştır. (Bknz: Nejdet Sevinç. “İstiklal Harbinde Etnik İhanetler”)

Bu gruplar içerisinde, Osmanlı’ya düşman devletler safında ilk kurşun atanlar Kürtler olmuştur. (1829-1830 Osmanlı Rus Savaşı)

O savaşta Rusların safında yer alıp Türk evlatlarına kurşun sıkan ihanet hareketi bugün, Avrupa Birliği ve ABD’nin desteği ile aynen devam etmektedir.

İhanet sıralamasında, belki de Araplardan önce gelmesi gereken grup Araplar olmuştur. Çerkezler, Ethem Bey olayında Osmanlı’dan ve Türkler’den ayrılmak istemişlerse de 1921’de yapılan Balıkesir ve İzmir Kongreleri, tarihe, Ethem Bey, kardeşleri ve Kuşçubaşıların fevri fıtratlarının eseri olarak geçmiştir. O dönemde milli mücadelenin ön saflarında yer alan Kafkas kökenli subaylarımızın Cumhuriyet kuruluşundaki hizmetleri inkâr edilemez. O döneme ait en büyük hata, dönem tarihçileri tarafından “Ethem Bey” olarak anılan kişinin daha sonraları isminin önüne “Çerkez” tanımlaması eklenerek tüm Kafkas kökenlileri itham edecek şekilde kullanılmasıdır.

Arnavutlar diğer Rumeli kökenli gruplar da kendi kimlikleri doğrultusunda bir araya gelmişlerse de sosyal hayatta, bürokraside ve siyâsette lobiler oluşturmaktan öteye geçmemişlerdir.

Son 25 yılda ise, devletimizin uygulamaya çalıştığı çok kültürlülük politikası (A sından Z sine her yönüyle yanlıştır) sonucu, etnik gruplar Türk kimliğini dışlamayı tercih etmektedirler.

Atatürk zamanında, Türk kimliği asıl olarak kabul edilmiş ve bu kimliği kabul etmeyenler-karşı çıkanlar bürokrasiden ve sosyal hayattan dışlanmışlardır.

Ancak…

Atatürk dönemi ne kadar “millî” ise, İnönü dönemi o oranda “enternasyonal”dir. İnönü’nün 12 yıllık döneminde Türk Kültüründen ziyade enternasyonal akımlara öncelik verilmiş; sonucunda başlayan etnik kimlik arayışları Menderes-Bayar zamanlarından sonra devlet bürokrasisi içinde etnik gruplaşmalara yol açmıştır.

Bu gruplaşmalar/lobiler öyle hale gelmiştir ki, siyâsetin önde gelen isimleri arasında soyunda karışıklık olmayan yok denecek kadar azdır ve dahası TÜRKLÜK bilincine sahip olanların önleri kesilmektedir.

Basit örnekler verelim, başka bir devleti ziyaret edip, “bende sizdenim” diyenler, “dedem hemşeriniz” deyip Ermeni kökenli olduğu anlaşılınca suspus olanlar, iki nesil önce nereden geldiklerini ve kökenlerini gizleyenler, Rumca konuşmayı anasından-ebesinden öğrenenler, nüfus kayıtlarından Ermeni akrabaları ortaya çıkanlar hepsi siyâset sahnemizin aktörleridir. Türk asıllı olanlar ise, Ermeni asıllı bebek katilinin rahatça serbest bırakılması için hazırlanan oyun gereği hapishanelere tıkılmakta veya medyada sesleri kısılmaktadır.

Unuttukları bir husus bulanmakta:

Bu devlet, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’DİR. ADINI TÜRK MİLLETİ’NDEN ALMIŞTIR.

SAHİBİ, TÜRK MİLLETİ’DİR.

Yani, benim, biziz!

Bu topraklarda ne HAÇLI BAYRAKLARI, ne de başka sesler istemiyoruz.

Aksini söyleyenlere tavsiyemiz…

AYRANIMIZI KABARTMAYIN!

Kimseyi sevmeye, katlanmaya mecbur değiliz.

Ya kardeşimiz olursunuz; ya da geldiğiniz yerlere dönmekte serbestsiniz.

Devam edeceğiz.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve samsunetikhaber3.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.