Türkiye, günümüzde, demografik, ekonomik ve kültürel saldırı altında.
Yaşananların hiç birisi tesadüf değil.
Önce kültür emperyalizmi geldi. Aile ve sosyal yapımız bozuldu. İnançlarımız ve kutsal değerlerimiz, cami-şehitlik ve mezarlıklara hapsedildi. Şehide “kelle” demek bile normal kabul edilir oldu.
Türkiye’nin sahilleri, yaylaları, toprakları yabancılara satıldı/satılıyor.
Artık resmi tapu kayıtlarımızda İngiliz, Fransız, Alman ve bilcümle Avrupalıların yanında tüm Arap ülkelerinden kişilere ait gayrimenkul sahipleri bulunuyor.
Bu açılan kapı, milli hâkimiyetimize uzanan bir hançerdir. Bir veya iki nesil sonra bu tapu sahiplerinin çocukları-torunları ve arkalarını dayadıkları devletler vatan topraklarımızda hak iddia ederlerse sonuç nereye uzanır?
Hatırlayalım “çuval olayı”nın gerçek sebebini…
Irak’taki Türk varlığına ait tapu ve nüfus kayıtlarının bizim elimize geçmemesi için ABD’nin yaptıklarını..
Ya Rum Ortodoks kilisesi Patriğinin tüm Karadeniz’de yıkılmış harabe halindeki kiliseleri ziyaretini/ayin yapmasını..
Sümela’nın Akdamar Kilisesi’nin resmi destekle ayine açılmasını..
Uluslararası sermayenin temsilcisi Koç grubunun (bilerek veya bilmeyerek) desteği ile Karadeniz’de yapılan Pontusçuların çalışmalarını…
Ege bölgesinde yine Koç grubunun desteği ile yapılan kilise ve Rum varlığını-kültürünü canlandırma çalışmalarını…
Kısacası…
Bugün kendi ellerimizle 3 kuruş fazla kazanmak uğruna yabancılara verdiğimiz tapular, çocuklarımızın-torunlarımızın önüne konduğunda, o nesiller bizim hakkımızda ne düşünürler.
Torunlarımız, “üç kuruş kazanmak için topraklarını Yahudilere satan Filistinliler”in durumuna düşerse.. Bizim, Filistinlilerden ne farkımız kalır?
Torunlarımız, bizlerin hakkında ne düşünecekler? Ne söyleyecekler?
Ya vaad edilmiş topraklar?
İsrailliler Dicle Fırat bölgelerinden bol miktarda toprak alıyorlar.
Bizimkiler de satıyor veya satılmasına izin veriyorlar.
Fanatik ve emperyalist İsrail’in Gazze’den sonraki hedefi Arabistan-Mısır ve Orta Doğu mu? Yoksa Güney Doğu Anadolu’muzu da kapsayan vaad edilmiş topraklar mı?
Yüz-iki yüz sene sonra yakın doğu ve Türkiye’nin jeopolitik yapılanması nasıl olacak?
Bir parça beyni ve niyet iyi olan kişiler için felaketi görmemek mümkün değil.
Yoksa, “Baba eder; oğul öder” mi diyeceğiz.
Bun rağmen, idarecilerimiz “vatan mücadelesinde kaçan” bil cümle VATANSIZ”LARI baş tacı edip ülkemize alıyorlar..
Niye? derseniz…
Her şeyin esası milli kültürden uzaklaşmakta yatıyor.
Milli kültürümüzde, akraba-komşu-ortak olacağınız kişilerde “yedi göbek araştırması” yapılırmış.
Yedi göbek atasını bilmeyen, şaibesi olanlardan uzak durulurmuş.
Gençlik yıllarımızda harp okullarına alınacak gençler için araştırma yapılırken, “ailesinde kötü namlı kişiler” olup olmadığı araştırılırdı.
Halk arasında yaygın kullanılan deyimler, o değerlendirmelerin ifadesi idi.
“Sarmısağı gelin etmişler….”
“Asıl azmaz; bal kokmaz….”
“Şapı yıkamakla olur mu şeker….”
“Yüzü benek; içi tezek…”
Devam edeceğiz…