.... Benim hiç tuttuğum bir futbol takımı olmadı.
Çok zaman karıştırdım renklerini. Ne Galatabahçenin ne Fenersarayın müdavimi olmadım.
Ve kartal olup beşiğe taş koymadım.
Kınayıp eleştirmedim de futbol tutkusuna mağlup insanları. Ben ahbaplık tercihimi kalemden yana kullandım ve ben sosyal etkileşim gayemi sayfalarda buldum. Yazmak fiiline olan aşırı aşkımdan Yazar diyenlerde oldu, kendimi Yazar gördüğüm zamanlarda. Önce sevdayla tanıştım sonra sevdam oldu. İşte o sayfayı pay ettim insanlara; doğaya değerlere içinde yaşadığım topluma ve o toplumun fertlerine aşık olduğumu fark ettiğim vakit şairliğime delil şiirler çıktı ortaya.
Umudu yazdım, sevdaları, ayrılıkları, kavuşmaları, tutkuları yazdım. Arının bal yapmasını, anne güvercinin yavrusuna gagasında ekmek taşımasını, coşkun akan ırmakları yazdım. Aşağı mahallede işlenen töre cinayeti canımı yaktı. Sonra bir haber geldi, minik bir çocuğa araba çarptı dediler. Duydum ki alkollüymüş şoför. Bağımlılıkları yazdım. Kahveleri dolduran gençlere içerledim, işsizliği dert ettim. Enflasyona taktım kafayı,, sonra seçimlerde heba olan milli servete. Devletçiliği yazdım. Bazen de odalara kapandım. Bir mum ışığı yeter deyip sırf teknolojiye inat olsun diye gecenin sessizliğini daktilomun sesi bozdu. Ve ben o sessizliğin en abis yerinden haykıra gelen beni yazdım.
Deli diyenlerde oldu bazen Mecnundan farklı görmeyenlerde. Haliyle yenmiş bir kafanın sahibi ben oluyordum. Bir dağın tepesinde kağıt bulamayınca çıkarıp atletime yazdığımı görenler hiç tereddüt etmemişlerdi baba kaçık demeye. Ben hayatta ki reyimi yazmaktan yana kullandım. Hani aramızda kalsın düşünce suçlusu bile oldum bir vakit. Geri adım atmayacağımı yazdım.
Benim için gerekli bir eylemdi yazmak. Çok zaman bir vazife gibi gördüm an’lara sığanları zamanlara yaymayı. Düşündürdüğümde oldu, güldürdüğümde. Açlığa, uykusuzluğa aldırmadan hayatın düşündürdüklerini yazmaya devam edip nefsi öldürdüğümde.
Nazım Hikmetlere, Necip Fazıllara, hani o milli sevdamızı İstiklal Marşına taşıyan Mehmet Akiflere hayranlığım her satır biraz daha arttı. Her hece de biraz daha uzak kaldım sanki, heceleri toparladım adeta koşturdum peşlerinden; cümle cümle yazdım.
Yaşamın içine düşüşte bir kalem, bir dimağ, bir ruh, ben hayatı yazdım. Malum o yazdığım hayat devam ettikçe kelamımın satırlarla buluşması da devam edecek. Yeter ki okuyacak bir çift göz, anlayacak ruhlar olsun. Alkışa ne gerek var.
Yazıyor olmamın yanında hayat bir teferruattı çok zaman.
Teferruatı yazdım.