Bazen bütün dünyayı kendinize karşı birleşmiş hissedersiniz. Ya da tam tersi yönde kendinizi bu dünyaya ait hissetmez ve aykırı olduğunuzu düşünürsünüz. Bu sizin paradoksunuzdur aslında.
Herkes doğru olanı yapmalı ve topluma ayak uydurmalıdır ama bazen toplumlar da yanılabilir. Büyük ölçüde toplumdan yana olsanız da içinizden bir ses ters yönde olduğunuzu fısıldar.
Siz doğruyu yapmaya çalışırken bir yandan da benliğinizi de korumanız gerektiği konusu içinizi kemirir.
Belki de tabloya tersten bakmayı seviyorsunuzdur ya da bakış açınız daha geniş perspektiflidir, kim bilir...
Herkesin kullandığı yol uçuruma gidiyorsa yine de kullanmalı mısınız? Sormanız gereken soru budur. Bir mucize beklemiyorsanız ki her zaman olmaz zaten; uçurumun kenarı hiç de iyi olmayacaktır sizin için.
Bazen de aykırı olmak gerekir nitekim paradoksal olmak da gerek bazen.
Sizi toplumdan ayıran özelliklerden biridir farklı düşünmek ve farklı tarzlar yaratmak. Belki de en güzel özelliğinizdir.
Hayatın sıradanlığında biraz aykırı olmanın da kimseye zararı olmayacaktır.
Herkes beyazı ve griyi severken siz mavisinizdir. Siyah da sevilebilir bazen her şeye rağmen.
Hayat toz pembe olsaydı eğer zaten herhangi bir tercih yapmamıza gerek kalmaz ve yaşadıklarımızla yetinebilirdik; eninde sonunda sonu iyi olacak, diye. Ama hayat öyle değil ve her zaman bir yol ayrımı bulunmakta.
Seçimleriniz her zaman kimliğinizi de belirler. O yüzdendir ki kendi düşünceleriniz aslında benliğinizdir. Benlikten söz etmek için de diğerlerinden farklı olmak gerekir.
Neden önemli olsun ki kılık, tarz ve düşüncenin farklılığı? Önemli olan olduğunuz gibi kabul görmekse mesele, ayrıntılara çok da takılmamak lazım.
Bu yaşamı kendimiz için yaşayacaksak; biraz paradoks olmak lazım.