Gazze'de bütün dünyanın gözleri önünde bir soykırım ve vahşet yaşanıyor.
İnsanlık ve savaş suçu olan bu vahşete, bugüne kadar bize medeni olarak tanıtılan batı dünyası seyirci kalmıyor; her türlü silah, savaş mühimmatı ve benzeri şeylerle destek veriyor. Günümüze kadar çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 41.000 e yakın Gazzeli kardeşimiz şehit edildi. Hastaneler, okullar ve sığınma kampları uyduruk mazeretlerle bombalanıyor ve çocuklar açlıktan ölüme mahkum ediliyor. Bu insanlık dışı zulme imanı ile direnen Gazzeli mücahitler sadece kendi itibarlarının değil, aynı zamanda tüm Müslüman geçinen bizlerin şerefini kurtarma mücadelesi veriyor.
Bu soykırım özelde Gazze halkını yok etmeyi, genelde İslâm inancını hedefe alıyor. Bu savaş tam anlamı ile Hakk/Batıl mücadelesi. Kendisini Müslüman olarak tanımlayan birinin bu mücadelede tarafsız kalması düşünülemez. Veya değişik bir ifade ile bu mücadelede tarafsız olanın Müslüman kalması düşünülemez.
Milli Görüş lideri Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca "Hak'kın galibiyeti için çalışmamakla batılın galibiyeti için çalışmak arasında fark yoktur" derdi. Yani Hak'kın veya haklının yanında değilsen, zulme rıza gösteriyorsun demektir. Keza İmam Humeyni de adeta Hocanın bu sözünü tefsir ederek bir adım ileri gitmiş "Hakk ile batılın çarpıştığı bir yerde tarafsız kalmak, Hakkın mağlubiyetine razı olmak demektir ki, bu küfürdür" demiştir. Evet bu noktadan bakınca, İslâm ülkeleri liderlerinin üç günlük dünya saltanatına tamah ederek, bu mücadelede tarafsız olmalarının neye tekabül ettiğini siz düşünün.
Bilinsin ki, bugün Filistin halkına reva görülen zulüm; eğer durdurulmazsa yarın diğer İslâm ülkelerinin ve en sonunda bizim ülkemizin kapısını çalacaktır. Tedbir alınacaksa tam zamanıdır. Korkaklığın ve satılmışlığın hiç kimseye itibar kazandırdığı görülmemiştir.