Günümüzde "Din" denilince: akla Namaz, Oruç ve diğer ibadetler geliyor. İslâmi yaşantı için ibadetler elbette olmazsa olmaz ancak, bunlar bir Müslüman’ın görevini yerine getirmiş olmak ve Allah (c.c.) rızasını kazanmak izin yeterli değil.
Müslümanlık: dini ibadetlerin yerine getirilmesi yanında İslami hükümlerin hayata geçirilmesi, zulmün kaldırılması, haksızlık ve yolsuzluğun giderilmesi, Hak ve adaletin tesis edilmesinin mücadelesidir. Yani Müslüman’ın İslam diye bir derdi olmalı. İbadetini yapan ancak inanç değerlerimiz ile taban tabana zıt haksızlık ve zulme gözlerini kapatarak bana ne diyen veya yolsuzluk yapanların yanında taraf olan birisinin imanını koruması sanıldığı kadar kolay değildir.
Sahabeler sevgili Peygamberimize (s.a.v), "Ya Resulullah Müslüman (bazı günahları sayarak) bunları yapabilirler mi? Bu günah insanı dinden çıkarır mı? diye sorarlar. O da dinden çıkarmaz anlamında cevap verirler. Peki Müslüman yalan söyleyebilir mi sorusuna "Müslüman asla yalan söyleyemez" buyurur. Bu ifade tersten okununca "Yalan söyleyen Müslüman olamaz" gibi bir anlam çıkar.
Bizler beşeriz. Her zaman hata yapma veya günah işleme gibi zaaflarımız olabilir. Ancak yapacağımız yanlış bizi din dairesinin dışına atacak türden olmamalı.
Her Müslüman’ın; ameli yanlışların insanı günahkar yapacağını ancak, itikadı yanlışların kişiyi İslâm dairesinin dışına atacağını bilmesi gerekir. Allah'ın (c.c.) kuralları ile çelişki arz eden bir icraatı hayata geçirmek ve geçirenlere destek vermek veya taraf olmak itikadı bir hastalıktır.
Allah'ın (c.c.) bizleri İslâm dairesi dışına atacak itikadı hastalıklardan koruması dua ve dileklerimle.