Hayatta herkesin içine sinmeyenlerin yanında bir de sindiremedikleri vardır. Kime sorsanız haksızlığa gelemez ama yaparken de kimse bu sözünü hatırlamaz.
Birbirimizin hakkını gasp ederken mesela kimse haksızlığa gelemem, diye bunu yapmaktan geri durmaya çalışmıyor.
Pembe de olsa yalan söylenilmesi mesela sindirilemez ki herkes ama herkes yalandan nefret ediyordur, sorarsanız…
Arkamızdan konuşulması tabi ki hoşumuza gitmez ama falancanın bütün eylem şeceresini dökerken kimsenin aklına yapılmaması listesinde olduğu gelmez. Kati suretle sindirilemezler arasında yerini alır neticede…
Dünyanın bu kadar kötü oluşunu da kolay kolay kabullenemeyiz. Ama ben iyiysem, diğerleri iyiyse, bu kadar kötülüğü kimler üretmekte diye bir durup düşünüyoruz…
Birileri ezilirken sessiz kalan çoğunluğu da listenin üst sıralarına almamız gerekir ki genelde herkes buna karşı olduğunu söyler, ne kadar çok ezilen varsa da…
Alınan yanlış kararlara da tepkiliyizdir bir yandan da. Tepkimizi oturduğumuz yerden, kimse duymadan dile getirmek suretiyle epey bir karşıyızdır…
Toplumun dejenere olmasına karşı olsak da bir batıdan bir doğudan esinlenmekten de geri kalmayız. Sonra da böyle şeyleri sindiremediğimizi söyler dururuz.
Belki de hiç var olmamıştır riyakarlık ama bundan geri kalanları da parmakla gösterilebilecek kadar azınlıkta olduklarını biliriz. Onu da sindiremeyiz de…
Diğer bir yandan toplumun ahlak bekçiliğini yapanlardan pek de haz etmeyiz. Soracak olurlarsa her şeyi biliriz ve yapılacaklar ve yapılmayacaklar listemizle ona buna parmak sallamayı da ihmal etmeyiz.
Bir şeyleri kanıtlamak yerine varsayımlar üzerinde konuşmak da adetimiz olmuş, diğer yandan biri varsayım üzerinden konuşurken bize kanıtlarla gelmesini söyleyecek kadar da cüretkarız.
Önyargıları yıkılmasını mı yoksa önyargının kendisini mi sindiremeyiz belli olmaz. Bir yandan bence öyle, diye söylenirken bir yandan da bize bırakılmayacağını anlamamız geç olur…
Sözü hep kısa kesmekten dem vururken, ‘kısaca’ ile başlayan cümlelerin sonunun gelmeyeceğini de bilmek gerekir ki gel de kabullen kabullenebilirsen. Ondan da haz etmeyiz ama birilerini de ikna etmemiz gereklidir. Haksız olmayı mutlak suretle sindirilmez bu listesine eklerken buluruz kendimiz.
Evet, karşımızdaki düşüncesinde ne kadar diretirse biz de o derece ikna çabalarına gireriz ki evlere şenlik durumda eşit bir şekilde yolları ayırmakta buluruz çareyi. İkna edememişliği de sindirmek zor tabi, denilen nasıl kabul edilmez ki sonuçta…
Birileri bizden iyiyse onu da sindiremeyiz tabi ki. Ya manipüle etmemiz gerekir hemen ya da bir şeylerle yaftalamamız. Sindirememe oranına göre değişir, patavatsızlık seviyesi ve motivasyonu düşürme çabaları. Tek suçu bir vasfı olan insanları sindirmek bu kadar da zor olmamalı…
Nihayetinde sindirilemeyenler listesi uzar gider… Arkası yarın diziler gibi.