Timur, devletin üst düzey memurlarından birisine, toplumu denetleme görevi verir. Adam gittiği her yerde bir gece kalır, halk tarafından ağırlanır ve kendisine izzet ikramda bulunulur. Kendisini ağırlayana "Ben alim miyim, zalim miyim" diye sorar. Âlimsin diyeni de, zalimsin diyeni de döver. Akşehir'e gelince, halk onun Nasrettin Hoca tarafından ağırlamasını ister. Hoca ona ikram olarak kuru incir götürür. Adam incirleri tek tek Hocanın kafasına atar. Her defasında Hoca da "Elhamdülillah" der. Adam sonunda "Ben âlim miyim, zalim miyim" diye sorunca; Hoca; sen ne alimsin, ne de zalimsin. Zalim olan biziz, bu nedenle Allah (c.c.) seni başımıza musallat etti der.
İyi de zalim kimdir? Kur'an'da zalim; Haktan ayrılan, gerçeği gizleyen, Allah adının anılmasını yasaklayan, Allahın koyduğu sınırı aşan, Allah'ı inkar eden, Allah'a karşı yalan uyduran, ve Allah'ın hükmü ile hükmetmeyen gibi değişik şekilde tanımlanmaktadır.
Bu tanımlara göre; siyasi otoritenin Allah'ın (c.c.) hükmü ile çelişkili kurallar koyması ve o kuralların benimsenmesi, itirazsız itaat edilmesi zalimlik tanımı ile örtüşmektedir diye düşünüyorum
İslâm dünyasının nerde ise tamamına yakınında, siyasi otoritenin Allah'ın (c.c.) hükümleri ile taban tabana zıt kurallarına itaat edenler farkında olmadan zalim konumuna düşmüş konumdalar. Bu nedenle, siyasi otoriteyi âlim kabul ederek destek veren de, zalim kabul edip itiraz eden de iktidarlardan dayak yiyor. Manevi değerlerin ayaklar altına alınması, ekonominin olumsuz seyri, işsizlik, hayat pahalığı, borç batağı; iktidardan nemalananlar hariç herkesi eziyor.
İnanıyorum ki, öncekiler gibi bu fırtına da bir gün geçer. Ancak zulme taraf olanların yüreklerindeki vicdan azabı kolay kolay geçmez diye düşünüyorum.