Günümüzde insanlar manevi değerlerimizi arka plana atıp tamamen maddiyat üzerine bir hayat tarzını benimsemiş durumdalar. Bundan kötüsü; dünyaya olan ihtirasın ahirete tercih edilme yoğunluğunun her geçen gün biraz daha artıyor olması.
İnanç değerlerimizin ayaklar altına alınmasına toplumun duyarsızlığı ve yapılan yanlışlara tepkisizliği son derece tehlikeli bir boyuta geldi ve kanıksanmaya başladı. Halbu ki, insan dünya hayatında doğruları sahiplenmesi, yanlışlara karşı çıkması hususunda imtihan edilmek üzere gönderildi. Yani aslolan ilanihaye devam edecek ve sonu gelmeyecek olan ahiret hayatındaki mutlu sonu dünyada kazanmaktır. İşte o sonsuz hayattaki saadeti elde edebilmek, dünyada iken Allah'ın (c.c.) emir ve yasaklarına itaat etmekle mümkündür.
Hayat şartları ve geçim gailesi karşısında toplum Allah'a (c.c.) savaş açacak kadar her türlü yanlışa boyun eğer bir hale getirildi. Aslında bu bilerek ve planlı bir şekilde ve de zorla benimsetildi. Bu gevşekliğin arkasında inanç bozukluğu kadar; oğlum devlet memuru, benim ticaretim bozulur gibi dünyevi bir korku olduğu görülüyor.
Halbuki, Allah (c.c.) Kur'an da; "De ki, Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah ve peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez." buyuruyor.(Tevbe -24)
Bu ayette: İnsanın ebedi olarak yaşayacağı öbür alemi arka plana atıp, dünyevi hesaplar için geldiği geçici dünya hayatını öne almasının fasıklık olduğu ve fasıkların da doğru yola erdirilmeyeceği ifade ediliyor.
Allah'ın (c.c.) hepimizi dünya korkusu belasından kurtarması ve Kendi sağlam ipine sımsıkı sarılmamıza yardımcı olması dua ve dileklerimle. Cumanız Mübarek Olsun…