Hz. Ebu Bekir (r.a) Halife iken bir sahabe gelir ve "Ey Mü'minlerin emri, ben fakir birisiyim. Tek gelirim hurma, ancak oğlum çok hurma yiyor ve beni zarara uğratıyor. Siz ona tavsiyede bulunsanız da hurma yemekten vaz geçse" der. Halife oğlu ile konuşacağını söyler. Aradan biraz zaman geçer ancak oğlunda bir değişiklik yoktur. Adam tekrar gelir ve aynı durumu anlatır ve Halife yine oğlu ile görüşeceğini söyler. Aradan biraz daha zaman geçer ama Halife oğlu ile görüşmemiştir. Adam yine gelir. Bu defa Hz. Ebu Bekir (r.a) derki "Ben de hurmayı severim, kendim hurma yerken senin çocuğuna hurma yeme dersem sözüm geçerli olmazdı. Tavsiyemin dinlenmesi için benim hurma yemekten vazgeçmem lazımdı. Şimdi oğlun ile konuşacağım, umarım ki tavsiyede uyacaktır. Çunkü ben kırk gündür hurma yemiyorum" der.
Bu olaydan almış gereken ders, başkalarına akıl verir veya tavsiyede bulunurken, tavsiye ettiğimiz her ne ise onu fiilen nefsimize tatbik etme gereğidir. Aksi halde bize "Sana helal olan bize niye haram" denilir.
Sayın Cumhurbaşkanının ülke ekonomisini içine düştüğü israf batağından kurtarmak için kurumlara tasarruf genelgesi gönderdiklerini, ancak kurumların lüks araba kiralamalarının önüne geçilemediğini medyadan öğreniyoruz. Kendi saltanatları için "İtibardan tasarruf edilmez" diyen kim olursa olsun tasarruf emri veya tavsiyesi inandırıcı olmaz. Bu nedenle olsa gerek, medya haberlerine göre uygulamalar bunu teyit ediyor.
Makamı, mevkii veya statükodaki konumu ne olursa olsun, bir insan toplumun sözüne itaat etmesini istiyorsa; Hz. Ebu Bekir olayında olduğu gibi söylediğini önce kendisi uygulamalı. Herkese tasarruf tavsiye ederken kendi ihtişamı için "İtibardan tasarruf edilmez" diyen birinin tavsiyeleri havada kalır.
Allah'ın (c.c.) bizlere ve bizi yönetenlere; Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) izini takip edenler gibi yaşamayı nasip etmesi dua ve dileklerimle.