Hidayet nasip meselesidir. Allah (c.c.) bu nimeti dilediği kimseye verir, dilediğine nasip etmez. Peygamberimizi çocukluğundan beri tanıyan, yalan söylemeyeceğini çok iyi bilen ve Muhammed'ül Emin diye tanımlayanlar, konu dini tebliğ olunca; anında yalanlayabiliyor ve en azılı düşman olabiliyorlar. Çünkü iman bir nasip meselesi. Allah (c.c.) dilemeyince tebliğ eden peygamber bile olsa fayda vermiyor. Ama nasip edecek ise, onu hayatında ilk defa gören "Bu yüzün sahibi yalan söylemez" diye hemen teslim oluyor.
Bunun en güzel örneğini bize Kur'an haber veriyor. Cin suresi 1. ve 2. Âyetlerinde Allah (c.c.); (Ey Muhammed) De ki, Bana cinlerden bir topluluğun (Kur'an'ı) dinleyip şöyle dedikleri vahyedildi. "Şüphesiz biz doğruya ileten hayranlık verici bir Kur'an dinledik ve ona inandık. Artık Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız." buyuruyor.
Düşünebiliyor musunuz? Kureyş halkına Kur'an; kendi dilleri ve kusursuz bir hitap ile nazil olmuş. Üstelik onu dürüstlüğüne fiilen tanık oldukları ve kendisini Muhammed'ül Emin olarak niteledikleri bir peygamber tebliğ etmiş. Öyle olmasına ve defalarca bazı mucizelere tanık olmalarına rağmen, nasip değilse olmuyor. Ancak bir topluluk ilk defa dinledikleri Kur'an'a anında teslim olabiliyor.
Aynen bunun gibi; Sevgili Peygamberimizin izinde yürümeyi ve insanlığı Hak'ka davet etmeyi prensip edinmiş olan Milli Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile bir defa görüşen birisi onu anlayabilir iken; onun yanında aynı mekan ve ortamı yıllarca paylaşanların, üç günlük dünya çıkarı için onun ideallerine ihanet etmeleri ancak nasipsizlik olarak izah edilebilir.
Allah'ın (c.c.) bizlere hayat rehberi olarak gönderdiği hükümleri doğru anlamayı ve kurallarına gereğince riayet etmeyi nasip etmesi dua ve dileklerimle.