İki genç, bir adamı iki kolundan tutup Hz. Ömer'e getirirler. Derlerdi bu adam bizim babamızı öldürdü, biz kısas istiyoruz. Adamın kısasına karar verilir.
Adam:
- Bana üç gün izin verin gidip ailem ile helalleşeyim." der.
- İyi de gelmezsen sana kefil olacak birisi var mı? (Aklımda kalmadı ama) Hz. Ebu Zer olacak,
- Ben ona kefilim der. Yani o adam gelmezse onun yerine kısasa razı olur. Adam gider. Herkes acaba gelecek mi diye merakla beklemeye başlarlar. Üçüncü günün akşamına doğru adam çıka gelir. Ona sorarlar,
- Burada kısasa tabi olacağını ve öleceğini bildiğin halde neden geldin? Cevap.
- Denilmesin ki, Müslümanlar sözlerinde durmuyorlar.
Bunu işitince davacı gençler kısastan vazgeçerler. Onlara;
- Siz neden vazgeçtiniz diye sorulunca, onlar da
- Denilmesin ki, Müslümanlar arasında merhamet duygusu kalmamış.
Bu defa Hz. Ebu Zer'e,
- Sen tanımadığın bir adama nasıl kefil oldun derler. O da
- Denilmesin ki, Müslümanlar arasında güven duygusu kalmamış. Dikkat edilirse herkesin tek hedefi İslâm'ın kıymet ve değer katsayısını yükseltkek, Müslümanların itibarlarını artırmak.
Her şeyden önce iki genç güçleri yettiği halde babalarının katilini öldürmüyor ve İslam'ın adaletine teslim ediyorlar. Bunun yanında birisi bir cana kıymış olmasına rağmen öldürüleceğini bilerek kendisini inancının hükmüne teslim ediyor. İki genç aynı amaçla hukuken meşru haklarından vazgeçiyorlar ve birisi de İslâm'ın şeref ve izzeti adına tanımadığı din kardeşine kefil olarak başını ortaya koyuyor. İslâm işte böyle koca yüreklilerin katkıları ile dünyaya
İnsan ister istemez İslâm"ın izzet ve şerefi için canlarını ortaya koyanlara bakınca; bunlar Müslüman ise, veya Müslümanlık böyle bir şeyse; en basit dünya çıkarı için savunduğu değerlerine arka dönen bizler neyiz? Değişik bir ifade ile inancının onuru için canını feda edenlere Müslüman deniyorsa, nefsani beklentisine İslâm kuralları hiçe sayan ve yere serenlere ne denir?
Allah'ın (c.c.) bizleri içinde bulunduğumuz durumdan kurtarması dua ve dileklerimle.