Milli Görüş; üstlendiği Milli ve manevi misyonu itibariyle dünyanın en şerefli hareketidir. Bu hareketin yol haritasını Milli Görüş lideri Cennetmekân Prof. Dr. Merhum Necmettin Erbakan Hoca; tamamen İslâmi prensiplere göre çizmiş ve teşkilat modelini de keza ona göre şekillendirmiştir.
Milli Görüş camiası; herkesi davaya kazandırmak ve hiç kimsenin ayağının Milli Görüş çizgisinden kaymasının vebaline ortak olmamak için çok hassas davranmakta ve her zaman temsil ettiği misyona yakışanı yapmaktadır. Zamanla nefsine uyan ve davanın özü ile çelişki arz eden eylem ve söylemlerde bulunanlara bile itibar kazandırma gayretinde olmuştur. Ama bu iyi niyet, İslâm tarihinin her döneminde olduğu gibi dava adamları arasında bölünme ve teşkilatların yara alması gibi olumsuz neticeler doğurmuştur. On defa bölünmeye rağmen, eylem ve söylemleri davanın temel prensipleri ile çelişki arz eden kişilere Milli Görüşü temsil pozisyonuna görevler verilmesi bunun en bariz örneğidir.
Saadet Partisinin siyasette çizgi kaymasını önlemek için Merhum Erbakan Hoca; partinin en yüksek karar organı olarak Yüksek İstişare Kurulunu (YİK) kurmuştur. YİK Milli Görüş partilerinin kurumsal kimliğinin en yüksek karar organıdır ve kararları her Milli Görüşçü için bağlayıcıdır. Yıllar önce yaptığı bir paylaşımda bu kurulu yok sayan Birol Aydın kardeşimiz yıllardır partinin sözcüsü olarak tutulmaya devam edilmiştir. Milli Görüş siyasetinin varlık sebebi ve vazgeçilmezi olan tebliğ görevini ikazlara rağmen yok sayan ve her fırsatta " Bizim görevimiz tebliğ değil" diyen Fatih Aydın kardeşimiz yıllardır Genel Başkan Yardımcısı olarak görevde yapmaktadır. Milli Görüşün her bölünüşünde bölen tarafında yer alan ve dönüp dolanıp yine Milli Görüş hareketinin içine sızmaya çalışan İsmail Müftüoğlu Milli Gazetedeki yazılarında; YİK ve GİK in kongreye müdahil olmaması gerekir gibi salvolara devam etmektedir. Herkesi kucaklamak adına bünyede beslenen ayrılıkçı kişiler yüzünden; ağız tadı ile bir türlü tek liste ile kongre yapamıyoruz. Sahabeden birine bir yabancı gelir ve "Neden Ali değil de Osman Halife" diye sorar. Sahabenin cevabı açık ve nettir. "Sen Yahudi misin?" Bizlerin görevi emanet olarak bize teslim edilen kuralları aynen gelecek nesillere teslim edebilmektir.
Milli Görüş ilkelerinin ve liderinin; inanç yapımızla bire bir örtüşen teşkilat yapısının kurumsal kimliğine itiraz edenlerin peşine daha ne kadar takılarak bölünüp parçalanacağız ve bu kimin işine yarayacak? Partinin kurumsal kimliğini kabul etmeyenlere davayı emanet etmek her şeyden önce emanete ihanettir.