Alemlerin Rabbine nazının geçtiğine inanan bazı gönül erleri, İslâm âleminin acılı günlerinde dua ve niyazlarını hadlerini aşarak ifade etmişler.
Mehmet Akif Ersoy, Osmanlı devletinin otuz sene dört cephede savaş etmesi, her haneden bir değil, birçok şehit verilmesi ve acıların zirve yapması üzerine acziyetini;
"Ey Alem'i İslam'ı ezen inleten Allah.
Çektirmediğin hangi eza hangi cefadır
Her anı bize hayatın ruzi cezadır"
Gibi haddi aşan ifadelerle feryadını dile getirmiş.
Hz. Musa zamanında uzun zaman yağmur yağmamış. Kara Berh diye bir Allah (c.c.) dostu ellerini semaya kaldırıp "Ey Allah'ım, göklerde suların mı bitti. Yoksa rüzgarlar artık emrine itaat etmiyorlar mı. Yoksa sen bize merhameti emrederken Sende merhamet kalmadı mı" gibi rızayı ilahi ile bağdaşmayan ifadelerle dua eder ve anında yağmur yağmaya başlar.
Şimdi tam da rıza'ı İlahiyi gayrete geçirecek duaların yapılması gereken bir zaman dilimini yaşıyoruz. Yıllardan beri Çin ve Doğu Türkistan'da Müslümanlar, sırf İlahı kelimatullaha iman ettikleri için acılar çekerken şimdi bir de Gazze'de soykırıma varan bir vahşet başladı. Onlar değerlerinin haklı ve şerefli mücadelesini verirlerken, bizler gayretullahı harekete geçirecek dua etmekten bile aciziz.
Zalimlere karşı eylem yapması gereken yöneticiler, bırakın caydırıcı eylemler yapmayı, eli kanlı katiller ile her fırsatta tokalaşmakta siyasi itibar arar hale geldiler. Onlar hiçbir yetkisi olmayan benim gibi dudaktan kalbe inmeyen kelimeler ve samimiyetten uzak ifadeler ile temennide bulunuyorlar.
İlahi, bizler gönül erleri gibi dua ederken Sen'in gazabını celbedecek ifadeler kullanmaktan korkuyoruz. Sen Allahsın, sessiz çığlığımızı duy ve tüyü bitmemiş sabiler hürmetine İslâm coğrafyasını Siyonizm belasından kurtar.