Sevgili okurlarım bir süre yazılarıma ara vermek zorun da kaldım. Nedeni, ne yazık ki annemi kaybettim.
Şu bir gerçek ki anne acısı gerçekten farklı oluyor.
Hani derler ya!
Ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz. Gerçekten öyle. Annenin yeri bir başka oluyor.
Bundan yıllar önce rahmetli babamla bir büyüğümüzü ziyarete gitmiştik. O zamanlar ben yirmi beşli yaşlarındaydım, babam kırk beşli yaşlarda ziyaretine gittiğimiz büyüğümüz ise yetmişli yaşlardaydı.
Hiç unutmam yetmişli yaşlarda ki büyüğümüz bana bakarak şöyle demişti. “Savaşın yaşındayken ölüm hiç aklına gelmez,” babama dönerek “senin yaşlarındayken ara sıra gelir, benim yaşlarıma gelirseniz hiç aklınızdan çıkmaz.”
O zamanlar çok bir şey anlamamıştım. Ama ne kadar haklıymış. Gençliğin verdiği heyecanla sanki dünyaya kazık çakıp kalacağım gibi gelirdi bana. Sadece ben değil sevdiklerim de sanki benle sonsuza kadar kalacaktı.
Ölüm falan aklımızın ucuna gelmezdi.
Sonra yıllar geçtikçe yaprak dökümü başladı.
Büyük dedeler büyük anneler derken bir anda babamı da daha elli dört yaşındayken kaybettim.
Sonrasın da dostlarımı arkadaşlarımı kaybettim.
O aklına ölüm hiç gelmeyen Savaş ölümün ne demek olduğunu anlamaya başladı. Ve sevdiklerim elimden tek tek kayıp gitmeye başladı.
Hani bir şarkı vardı “babamın öldüğü yaştayım” işte şimdi ben de babamın öldüğü yaşlardayım.
Ölüm ara sıra aklıma geliyor mu? Evet geliyor. Çok da kafama takmıyorum, sonuç olarak gördüm ki! Kimse dünyaya kazık çakmayacak. Gelen gidecek. Bu dünya kimseye kalmamış bana da kalmayacak.
Ama asıl zor olan sevdiklerinizin elinizden kayıp gitmesi ve peşine yaşadığınız keşkeler.
Keşke biraz daha onlara zaman ayırsaydım, keşke şunu demiştim demeseydim, keşke şuraya gitmek istiyordu götürseydim, keşke keşke keşke.
Bu keşkeler hiç bitmiyor ve insanı yiyip bitiriyor sanki.
Ama ne yazık ki elinizden hiçbir şey gelmiyor. Çünkü giden gittiği yerden bir daha asla geri gelmiyor ve insan keşkelerle yaşamaya başlıyor. Gerçekten bu keşkeler insanı daha çok zorluyor.
İnsanoğlu düşüyor dünya telaşına, yeri geliyor sevdiklerine zaman ayırmıyor, yeri geliyor aramaya bile zaman bulamıyor.
Bir yerde okumuştum adam diyordu ki! “Arkadaşımla kafede otururken telefonu çaldı baktım arayan annesiydi arkadaşım telefonu meşgule attı. Oysa ben o çalan telefonumda annem olması için neler vermezdim.”
İşte benim de telefonum çalsa ve arayan “anne” yazsa, inanın bunun için neler vermezdim. Ama neler verirsem vereyim bu şansım yok.
Dedim ya sevdiklerimiz hayattayken çok kıymetini bilmiyoruz. Sanki tüm sevdiklerimizle dünya da sonsuza kadar yaşayacağız. Ama öyle olmayacak. Bu yüzden lütfen sevdiklerinize zaman ayırın. Ben elimden geldiği kadar zaman ayırmaya çalıştım. Ama yine de keşke daha çok zaman ayırsaydım diyorum. Keşke birlikte şunu da yapsaydık, bunu da yapsaydık diyorum. Keşkelerim hiç bitmiyor.
Sevgili okurlarım size tavsiyem sevdiklerinize daha fazla zaman ayırın. Emin olun dünyanın telaşı dünyada kalacak dünya malı da dünyada kalacak.
Yarın bir gün en büyük servetin aslın da maneviyat olduğunu,
Sevdiklerinizin kıymetini değerini elinizden kayıp gitmeden bilin…
Sonra tüm servetinizi verseniz kafanızda ki o keşkeleri silip atamayacaksınız.
Ben bu vesileyle tüm okurlarımın hakkın rahmetine kavuşan sevdiklerinin mekânını Cennet eylemesini dilerim. Hayatta olanların kıymetini bilmenizi dileyerek uzun ömürler dilerim.