Sinan Ateş Hacettepe Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yaptı ve 2019-2020 yılları arasında Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı görevinde bulundu.   İzlediğim ve anladığım kadarıyla da Ülkücü camianın sevilen bir insanıydı.   Ve ne yazık ki 30 Aralık 2022'de gerçekleşen silahlı saldırıda hayatını kaybetti.   İki çocuğu yetim kaldı.   Ne diyor yüce kitabımız Kuranı Kerim Mâide Suresi - 32:   “Bir cana kıymanın veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmanın cezası olmaksızın kim bir kimseyi öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur."   Görüldüğü gibi dinimizde de bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmüş kadar günah sayılacak bir eylemdir.   Nedeni her ne olursa olsun bir insanı öldürmenin ne dinimiz de, ne insanı vicdanlarda, ne dünya hukukun da yeri yoktur.   Sonuç olarak bir annenin, bir babanın, bir eşin, sevenlerinin hepsinden önemlisi de iki çocuğun içlerine yangın düştü.   Neden ve niçin kimler bir aileye ömür boyu unutamayacakları bu acıyı yaşattılar?   Sinan Ateş neden öldürüldü ve kimlerin hedefiydi?   Bu soruların cevabı henüz gizemini koruyor.   Ama hani bir laf vardır ya “gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.”   Elbette bu ülkenin güvenilir savcıları emniyet mensupları Sinan Ateş’in cinayeti ile ilgili gerçekleri ortaya çıkaracaktır.   Bu cinayet toplumun vicdanlarını da rahatsız etti.    Taraflı tarafsız birçok kişiler tepki koydu.   Siyasi partilerden de tepki geldi.   Hatta karşı görüşteki siyasetçilerden bile tepki geldi.   Düşmanın da olsa kalleşçe bir saldırı da öldürülen birine tepki koyulur.   Hani derler ya düşman da olsan mert olacaksın, düşmanına bile adil olacaksın.   Bakın tarihimize başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere birçok lider düşmanlarına bile saygı duymuştur.   Binlerce kilometre uzaklıktan ülkemizi işgale gelen ve hiçbir haklılık payı olmayan ölümü hak eden düşman askerlerinin annelerine Mustafa Kemal Atatürk yazdığı mektupta:   “Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar! Burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle Yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı Dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu Topraklar da canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır” demiştir.   Bizler ulus olarak düşmanımıza bile adil olmayı Atalarımızdan öğrendik.   Vatanımızı işgale gelen ve topraklarımız da ölen düşmanların bile annelerine baş sağlığı diledik.   Hal böyleyken! Benim olduğu gibi kamuoyunun da dikkatini çeken bir şey var.   Ülkü Ocakları başkanlığı yapmış bir kişinin kalleşçe öldürülmesine neden MHP sessiz kaldı?   Hatta Sayın Devlet Bahçeli bu konuda soru soran bir muhabiri azarlayacak kadar neden sinirleniyor?   Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere birçok siyasi parti liderleri Sinan Ateş’in ailesini arayıp baş sağlığı dilerken Sayın Devlet Bahçeli bunu bile neden yapmıyor?   Oysa Sinan Ateş Ülkü Ocaklarının Başkanlığını yapmış MHP’li bir insandı.   Teşkilat için de kimi zaman kırgınlıklar dargınlık olur.   Ama ülkücü camia bir aile gibidir.   Her ne kadar kendi içlerinde kırgınlıklar dargınlıklar olsa da, zor zamanlarda her şey unutulur ve birbirlerine sahip çıkılır.   Burada ülkü ocakları başkanlığı yapmış MHP’nin evlatlarından biri haince bir saldırıya uğruyor ve öldürülüyor.   Dikkatinizi çekerim bir kaza ya da normal bir ölüm değil, bu bir cinayet hem de kalleşçe işlenen bir cinayet.   Her konuda kendi evladına sahip çıkan MHP yönetiminin, bu konuda sesiz kalması ister istemez kafaları karıştırıyor.   MHP yönetimi ile Sinan Ateş arasında ne olmuş olabilirde Sayın Devlet Bahçeli, Sinan Ateş cinayeti konusu da sesiz kalmış ve sessiz kalmaya devam etmektedir.   Bu durum MHP ye gönül vermiş birçok insanı da rahatsız etmektedir.   Birçok ülkücü sosyal medya hesaplarından bu cinayete tepkisini koymuştur.   Sonuç olarak; Özel harekâtçı iki polisin de gözaltına alındığı bu cinayette tuhaf olan bir şeyler var.    Kafalarda birçok soru işareti var.   Ne demiştik:   “Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu var.”   Elbette gerçekler bir gün ortaya çıkar.   Ama ne yazık ki gerçekler ortaya çıkana kadarda yalanlar çok can yakar.   Umarım daha fazla canlar yanmadan gerçekler bir an önce ortaya çıkar.