İslâm; hükümlerini Allah'ın (c.c.) koyduğu bir dinidir. Bu nedenle kusursuz ve mükemmeldir. Kimliği, kişiliği ve dünya görüşü ne olursa olsun herkes ile iyi ilişki içinde olmayı, irtibat kurmayı ve daveti emreder. Kolaylaştırın zorlaştırmayın, sevdirin nefret ettirmeyin gibi ifadelerle kucaklayıcı ve birleştirici olmayı tavsiye eder.
Müslüman’ın görevi ise; öncelikle dini hükümleri doğru anlamak, sağa sola yalpa yapmadan dosdoğru yaşamaktır. Bunun yanında kimliğine ve mensubiyetine bakmadan İslâm'ı herkese sevdirmek ve davet etmektir.
Sevgili Peygamberimiz'in (s.a.v) Ebu Cehil'in kapısına defalarca gittiği ve Kur'an'ı Kerim'de; iman etmeyeceği biliniyor olmasına rağmen Hz. Musa'ya; Firavun'u yumuşak dille İslam'a davet etmesinin emredildiği unutulmamalıdır. Bu nedenle Müslüman bölücü, kırıcı, yıkıcı olamaz. O kucaklayıcı, kolaylaştırıcı, sevdirici ve birleştirici olmak zorundadır.
Din adamı ise, İslâmi hükümleri doğru anlayan, hükümleri amacına uygun usul ve lisan ile anlatan, topluma İslâm dinini sevdiren ve yaşantısı ile topluma örnek olan birisi olmalıdır. Toplumu İrşad etmek gibi bir sorumluluğu üstlenmiş bir din adamının halkı; bir şahıs, veya siyasi kuruluşa kin ve nefrete teşvik etmesinin, karşı tarafa şirin görüme gayreti dışında akli, imani ve itikadi bir açıklaması olamaz. Onun görevi topluma kin ve nefret değil, barış ve sevgi aşılamaktır. Sonra İslâm'da son nefese kadar tövbe kapısını açık iken, kişileri geçmişi ile yargılamak herkesi aşan bir husustur ve hiç kimse böyle büyük bir hataya düşmemelidir.
Allah'ın (c.c.); kendisini Müslüman olarak tanımlayan herkesi böyle bir felakete düşmekten koruması dua ve dileklerimle CUMANIZ ve RAMAZAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN.