İnsanlar nefsani arzu ve isteklerine göre bir hayat yaşamak için değil, dünyada ahiretteki konumunu elde etmek için denemeye tabii tutulmak üzere yaratıldı.
Allah (c.c.) kullarının dünya hayatlarında ahreti nasıl kazanacakları veya nelerden imtina edileceklerine dair kuralları peygamberleri ile bildirdi. Bu kurallara riayet edenler kurtuluşa ererler, şeytanın atına binip nefsani arzularının peşinde koşanlar ise sınavı kaybeder ve esfeli safilini boylarlar.
Söz konusu imtihana tabi tutan Allah (c.c) olunca, bunun hafife alınması düşünülemez. Bu sınavı kazanmak özveri ister, cesaret ister, zorluklara sabırla göğüs germek ister. Eline, diline ve beline sahip olmak ister. Helal olanlardan başka dünyaya arka dönmek ister. En ciddisi kimlik ve kişiliği veya statükodaki konumu ne olursa olsun; Allah'tan (c.c.) başkasının koyduğu ve O'nun kuralları ile çelişki arz eden her şeye karşı gelecek bir irade ve yüreklilik ister.
İşte günümüz Müslüman’ını tehdit eden ve yanılgıya düşüren en büyük tehlike budur. İlmi, kimliği, kişiliği ve statükodaki konumu itibariyle saygımızı kazanmış olan birisinin, Allah"ın (c.c.) kuralları ile birebir örtüşmeyen öğretisini kabul etmek, kutsamak ve de Allah'ın (c.c.) kurallarının önüne koymak; özellikle günümüzde dünya sınavının kaydedildiği alanların başında gelmektedir. Çünkü O'nun kuralları ile kulların öğretisini yarıştırmak inancımıza göre şirktir. Şirk ise Allah"ın (c.c.) affetmediği bir suçtur. Dinen, ilmen veya siyaseten yakınlık duyduğumuz birisinin yanlışını meşru göstermek niyetiyle; "Bu güne kadar bunlar yapılmıyor muydu" gibi mazeretleri sığınarak, neticesi günah olan bir şeyi savunmak itikat yönünden son derece tehlike arz eder.
Allah'ın (c.c.) hepimizi böyle itikadı hastalıklardan koruması dua ve dileklerimle.