Vizyon Kuyumcu
Kenan ERZURUMLU
Köşe Yazarı
Kenan ERZURUMLU
 

Türk Devleti ve Etnik Kabileciler: IV

Batı Türklüğünün yaptığı en büyük hata, milli kimliğin terk edilerek, yerine dini kimliğin sürdürülmesidir. Bununla beraber Batı Türklüğü’nün kurduğu devletlere ne tam anlamıyla İslâmî, ne de millî devlet demek mümkün değildir. Daha ziyade örfî devlet tanımı uygun düşmektedir. Osmanlı zamanında Türk asıllı veya Türk’e kardeş topluluklarda bile milli şuurun yeterince yerleştiğini veya tam anlamıyla Müslümanlaştıklarını söylemek güçtür. Atatürk döneminde başlayan millileşme hareketi, vefatından sonra sekteye uğramış ve Türkiye Cumhuriyeti adım adım Osmanlı’nın dönme-devşirme sistemine evrilmiştir. Günümüze kadar uzanan bu süreçte, makam-koltuk ve gayri Müslimlerden alınan vergilerden kurtulmak için İslam’ı kabul ettik diyenlerin çoğu, şartlar değiştiğinde eski dinlerine dönmektedirler. Şüphesiz bu sonuçta, uluslararası güç odaklarının ve komşu devletlerin ideoloji ihraçlarının rolü büyüktür. Türkiye’de misyonerlerin başarılı olabilecekleri tek nokta Müslümanlaştığını söyleyen dönmelerdir ki, ortamın değişmesiyle kendiliklerinden asıllarına yönelmektedirler. Bu insanlar eski milli-etnik kimlikleriyle millet oluşturma potansiyeline sahip olmadıkları gibi, emperyal güçlerin oyuncağı olmaktadırlar. Sümerler zamanından beri Ön-Türk izleri taşıyan Anadolu’da, MÖ 8. yy’a kadar uzanan İskit-Kimmer-Saka varlığı kesindir. Ön-Türklerin bu varlıkları Orta Asya’dan Orta Doğu-Anadolu-Rumeli, Kuzey Avrupa ve Kuzey Afrika’ya kadar ulaşan göç dalgalarına bağlıdır. Acara’da İslamlaşmanın 17. yüzyılın başında hızlı bir şekilde gerçekleşmiştir. Bu hızlı yayılma sonucu Çürüksu’nun kuzeyine kadar ki bölge Müslüman kimliğine bürünmüştür. Acara bölgesinde en geç Müslümanlaşan şehir-bölge Kobleti’dir. Osmanlı zamanında Çürüksu adıyla anılan şehir ve etrafı ovalık yerler olup; ilk zamanlar için Kıpçakların tercihleri değildir. Dahası o bölgede Müslümanlığı kabul edenlerden bazıları daha sonra eski dinlerine dönmüşlerdir. Keza Çürüksu’ya Rusya ile savaşlar sırasında diğer (kuzey) bölgelerden de yoğun göçler yaşanmıştır. Nitekim, 1874 yılma kadar sabit kalan nüfus, 1292 (miladi 1875) tarihli Trabzon Vilayet Salnamesi' ne gore tamamı Musluman olmak uzere 7.372' dir. 1877-78 Savaşı yıllarında da, Kafkasların ic noktalanndan gelen gocmenlerin, Çürüksu bolgesine yığılmasıyla bolgenin nufusu 10.000' i aşmıştır. Daha sonra bu kişilerden bir kısmı Anadolu’ya göç ederince, geldiği yer (ve kökleri), Batum ve Acara’dan farklı,  Kobleti (Çürüksu) olarak kaydedilmiştir.  (1877-1878 Osmanlı Rus Savaşında 48.000 Acara’nın göç ettirildiği kayıtlıdır.) Halen dahi Batum ve Kobleti bölgelerinde kullanılan lehçeler birbirlerinden farklıdır. Sosyal medyada “ekşi sözlük”e yazan, “cabiday” takma isimli şahıs, “anadolu’da sahil şehirlerine yerleştirilen gürcülerin büyük çoğunluğu da aslen kobuletili. kobuleti( çürüksu) dan olanlar macaheli ve acareliden biraz farklı oluyormuş” ifadesini kullanmıştır. 19. yy’daki göçle Türkiyeye gelen Acaralılar Çveneburi lehçesini konuşmaktadırlar Bu bağlamda “bizden” anlamına gelen “Çveneburi”, "Kartveli" (Gürcü) ve "Katruli" (Gürcü dili) kelimelerinin yerini almıştır. Kıpçak kökenli Acaralar, diğer etnik unsurlardan kolayca ayrılabilir. “Türk topluluklarının içerisinde beyaz tenli, sarışın, mavi gözlü ve çengel burunlu olduğu pek çok kaynak tarafından teyit edilen Kıpçaklar, bir Batılı araştırmacının (David Marshal Lang)da açık bir biçimde vurguladığı gibi bu antropolojik özellikleriyle genelde esmer, siyah saçlı, ela gözlü, düz ve ince burunlu Gürcülerden kolayca ayırt edilebilir.”[1] Gürcü devlet politikası resmi dillerinin farklı lehçe ve diyalektlerinden oluştuğunu iddi etmekle; Kartvel lisanının tüm etnik grupların ortak dili olması gayretindedir. Gürcistan’da kullanılan lehçeler ise dar bir sahada, millet oluşturacak kadar kitle oluşturmayan gruplarda, köken-gramer ve filolojik olarak ayrı yapılardadır. Halbuki dil bilim açısından lehçe (veya diyalekt), bir dilin tarihi ve siyasî sebeplerle veya coğrafî bölge farklılığından dolayı ses yapısı ve söz dizimi bakımından ayrılan koludur. Bu açıdan baktığımızda Svanca, Mergelce, Acar Türkçesi vb Gürcüce’nin lehçeleri değil, ayrı etnik ve kültürel kökenleri olan dillerdir. Dahası 77-78 Savaşından sonra Çürüksu’dan yani bugünkü Kobuleti’den Türkiye’ye göç eden Müslümanların dilleri Acara bölgesinde konuşulandan daha çok, uzun bir süre yönetimleri altında oldukları Gurya bölgesinde konuşulan lehçeye benzemektedir. Öte yandan, Gürcü (?) göçmenler arasında, Acara’da ve Türkiye’de Kıpçak Türkçesi ile ilişkili 4 farklı konuşma dili kullanılmaktadır.  Çürüksulu lehçesi (Bugünkü Kobuletlilerin konuştuğu Gurya lehçesi),  Acareli (Çvenoburi, Khulo, Keda ve Şuahevi) lehçesi, Macahel Lehçesi, Artvin İmerhev (Meydancık) lehçesi.[2] Osmanlı dönemindeki göç idaresi kayıtlarına baktığımızda karşımıza entresan bir durum çıkmaktadır. Osmanlı kayıtlarında, “Batum veya civarından gelen” göçmenler “Batum-Acara” olarak kayıt altına alınırken, Çürüksu’dan gelenler için Acara tabiri hiç kullanılmaksızın doğrudan “Çürüksu” olarak kaydedilmişlerdir. Bunların büyük bölümü de Karadenizin sahile yakın bölgelerine iskân edilmişlerdir. Bu durum Türk milletinin karekteristiği olan yaylaları-yüksek irtifalı yerleri yurt tutma özelliğine uymamaktadır. Öte yandan, Çürüksu’nun 1875 te 7.372  olan nüfusunun savaştan sonra göçmen gelenlerle 10.000’in üzerine çıktığından bahsetmiştik. Bu göçmenlerin savaş bölgesine daha uzak sayılabilecek Acara bölgesinden Kuzey’e olmadığı kesindir. O halde Çürüksu’ya göçmen gelen ve mevcut nüfusun 1/3’ünü oluşturan bu kişilerin mensubiyetleri ve dilleri nedir? Bunu bilmek mümkün değildir. Daha sonraları, Osmanlı topraklarına (Karadeniz illerine) bilhassa Ordu, Trabzon, Giresun ve Samsun) iskan edilen bu göçmenlerin soyları ve aidiyetleri konusunda kesin fikir elde etmek şimdilik mümkün görülmemektedir. İlerleyen yıllarda mümkün olabilir mi? Ben olacağına inanıyorum…. Çünkü, Osmanlı evraklarında herşey kayıtlıdır. Bu gün devlet politikası olarak gizli tutulan bazı belgeler ilerleyen dönemlerde açıklanabilir. Kaldı ki halen gizli tutulan Cumhuriyet dönemine ait 2 evrak, göçmenler konusunda son derece büyük öneme haizdir. Bunlardan ilki İllerde valilerein namusuna emanet edilen ve asla açıklanmayan iskân-kayıt ve asayiş özel defterleri; ikincisi ise 1980’e kadar yapılan nüfus sayım defterleri. Nüfus sayım defterlerinde, “her ailenin (kişinin) evinde kullandığı anadili, bildiği ikinci dil, dini, mezhebi, köklerinin nereden geldiği” gibi çok önemli bilgiler kayıtlıdır. Ve bunlar, aileler (kişiler) veya gruplar bazında açıklanmamaktadır. Bir de…. İskan sonrası yer değiştirmelerde, ilk iskânda gkayıt edilen geldiği yer, ikinci bölge değişikliğinde işlenmemektedir. Böylece geçmişini saklamak isteyenlere fırsat doğmaktadır. Meraklısına not: Öğrenmek istediğinizde kişye geldiği yerden sonra, oraya nereden geldiğini sorunuz. İlk geldiği yerdeki aile yapısını ve inançlarını araştırınız. Şaşırabilirsiniz. Dikkat! Devam edeceğiz.   [1] Prof. Dr: İbrahim Tellioğlu, “Tarih Boyunca JKaradeniz”, Serander Yayınları, Trabzon, 2015, s 354 [2]Gaffar Yılmaz Temur Katamadze, “Acareli, Çürüksulu ve Macahel Gürcüsü Kimlere Denir? Birbirlerinden Ne Farkları Vardır?” https://www.facebook.com/groups/datubburhanozkosar/posts/1916434631835490/  
Ekleme Tarihi: 28 Şubat 2025 - Cuma
Kenan ERZURUMLU

Türk Devleti ve Etnik Kabileciler: IV

Batı Türklüğünün yaptığı en büyük hata, milli kimliğin terk edilerek, yerine dini kimliğin sürdürülmesidir. Bununla beraber Batı Türklüğü’nün kurduğu devletlere ne tam anlamıyla İslâmî, ne de millî devlet demek mümkün değildir. Daha ziyade örfî devlet tanımı uygun düşmektedir. Osmanlı zamanında Türk asıllı veya Türk’e kardeş topluluklarda bile milli şuurun yeterince yerleştiğini veya tam anlamıyla Müslümanlaştıklarını söylemek güçtür.

Atatürk döneminde başlayan millileşme hareketi, vefatından sonra sekteye uğramış ve Türkiye Cumhuriyeti adım adım Osmanlı’nın dönme-devşirme sistemine evrilmiştir. Günümüze kadar uzanan bu süreçte, makam-koltuk ve gayri Müslimlerden alınan vergilerden kurtulmak için İslam’ı kabul ettik diyenlerin çoğu, şartlar değiştiğinde eski dinlerine dönmektedirler. Şüphesiz bu sonuçta, uluslararası güç odaklarının ve komşu devletlerin ideoloji ihraçlarının rolü büyüktür.

Türkiye’de misyonerlerin başarılı olabilecekleri tek nokta Müslümanlaştığını söyleyen dönmelerdir ki, ortamın değişmesiyle kendiliklerinden asıllarına yönelmektedirler. Bu insanlar eski milli-etnik kimlikleriyle millet oluşturma potansiyeline sahip olmadıkları gibi, emperyal güçlerin oyuncağı olmaktadırlar.

Sümerler zamanından beri Ön-Türk izleri taşıyan Anadolu’da, MÖ 8. yy’a kadar uzanan İskit-Kimmer-Saka varlığı kesindir. Ön-Türklerin bu varlıkları Orta Asya’dan Orta Doğu-Anadolu-Rumeli, Kuzey Avrupa ve Kuzey Afrika’ya kadar ulaşan göç dalgalarına bağlıdır.

Acara’da İslamlaşmanın 17. yüzyılın başında hızlı bir şekilde gerçekleşmiştir. Bu hızlı yayılma sonucu Çürüksu’nun kuzeyine kadar ki bölge Müslüman kimliğine bürünmüştür.

Acara bölgesinde en geç Müslümanlaşan şehir-bölge Kobleti’dir. Osmanlı zamanında Çürüksu adıyla anılan şehir ve etrafı ovalık yerler olup; ilk zamanlar için Kıpçakların tercihleri değildir. Dahası o bölgede Müslümanlığı kabul edenlerden bazıları daha sonra eski dinlerine dönmüşlerdir. Keza Çürüksu’ya Rusya ile savaşlar sırasında diğer (kuzey) bölgelerden de yoğun göçler yaşanmıştır. Nitekim, 1874 yılma kadar sabit kalan nüfus, 1292 (miladi 1875) tarihli Trabzon Vilayet Salnamesi' ne gore tamamı Musluman olmak uzere 7.372' dir. 1877-78 Savaşı yıllarında da, Kafkasların ic noktalanndan gelen gocmenlerin, Çürüksu bolgesine yığılmasıyla bolgenin nufusu 10.000' i aşmıştır. Daha sonra bu kişilerden bir kısmı Anadolu’ya göç ederince, geldiği yer (ve kökleri), Batum ve Acara’dan farklı,  Kobleti (Çürüksu) olarak kaydedilmiştir.  (1877-1878 Osmanlı Rus Savaşında 48.000 Acara’nın göç ettirildiği kayıtlıdır.)

Halen dahi Batum ve Kobleti bölgelerinde kullanılan lehçeler birbirlerinden farklıdır. Sosyal medyada “ekşi sözlük”e yazan, “cabiday” takma isimli şahıs, “anadolu’da sahil şehirlerine yerleştirilen gürcülerin büyük çoğunluğu da aslen kobuletili. kobuleti( çürüksu) dan olanlar macaheli ve acareliden biraz farklı oluyormuş” ifadesini kullanmıştır.

19. yy’daki göçle Türkiyeye gelen Acaralılar Çveneburi lehçesini konuşmaktadırlar Bu bağlamda “bizden” anlamına gelen “Çveneburi”, "Kartveli" (Gürcü) ve "Katruli" (Gürcü dili) kelimelerinin yerini almıştır.

Kıpçak kökenli Acaralar, diğer etnik unsurlardan kolayca ayrılabilir. “Türk topluluklarının içerisinde beyaz tenli, sarışın, mavi gözlü ve çengel burunlu olduğu pek çok kaynak tarafından teyit edilen Kıpçaklar, bir Batılı araştırmacının (David Marshal Lang)da açık bir biçimde vurguladığı gibi bu antropolojik özellikleriyle genelde esmer, siyah saçlı, ela gözlü, düz ve ince burunlu Gürcülerden kolayca ayırt edilebilir.”[1]

Gürcü devlet politikası resmi dillerinin farklı lehçe ve diyalektlerinden oluştuğunu iddi etmekle; Kartvel lisanının tüm etnik grupların ortak dili olması gayretindedir. Gürcistan’da kullanılan lehçeler ise dar bir sahada, millet oluşturacak kadar kitle oluşturmayan gruplarda, köken-gramer ve filolojik olarak ayrı yapılardadır.

Halbuki dil bilim açısından lehçe (veya diyalekt), bir dilin tarihi ve siyasî sebeplerle veya coğrafî bölge farklılığından dolayı ses yapısı ve söz dizimi bakımından ayrılan koludur.

Bu açıdan baktığımızda Svanca, Mergelce, Acar Türkçesi vb Gürcüce’nin lehçeleri değil, ayrı etnik ve kültürel kökenleri olan dillerdir. Dahası 77-78 Savaşından sonra Çürüksu’dan yani bugünkü Kobuleti’den Türkiye’ye göç eden Müslümanların dilleri Acara bölgesinde konuşulandan daha çok, uzun bir süre yönetimleri altında oldukları Gurya bölgesinde konuşulan lehçeye benzemektedir.

Öte yandan, Gürcü (?) göçmenler arasında, Acara’da ve Türkiye’de Kıpçak Türkçesi ile ilişkili 4 farklı konuşma dili kullanılmaktadır.  Çürüksulu lehçesi (Bugünkü Kobuletlilerin konuştuğu Gurya lehçesi),  Acareli (Çvenoburi, Khulo, Keda ve Şuahevi) lehçesi, Macahel Lehçesi, Artvin İmerhev (Meydancık) lehçesi.[2]

Osmanlı dönemindeki göç idaresi kayıtlarına baktığımızda karşımıza entresan bir durum çıkmaktadır.

Osmanlı kayıtlarında, “Batum veya civarından gelen” göçmenler “Batum-Acara” olarak kayıt altına alınırken, Çürüksu’dan gelenler için Acara tabiri hiç kullanılmaksızın doğrudan “Çürüksu” olarak kaydedilmişlerdir. Bunların büyük bölümü de Karadenizin sahile yakın bölgelerine iskân edilmişlerdir. Bu durum Türk milletinin karekteristiği olan yaylaları-yüksek irtifalı yerleri yurt tutma özelliğine uymamaktadır. Öte yandan, Çürüksu’nun 1875 te 7.372  olan nüfusunun savaştan sonra göçmen gelenlerle 10.000’in üzerine çıktığından bahsetmiştik. Bu göçmenlerin savaş bölgesine daha uzak sayılabilecek Acara bölgesinden Kuzey’e olmadığı kesindir. O halde Çürüksu’ya göçmen gelen ve mevcut nüfusun 1/3’ünü oluşturan bu kişilerin mensubiyetleri ve dilleri nedir? Bunu bilmek mümkün değildir.

Daha sonraları, Osmanlı topraklarına (Karadeniz illerine) bilhassa Ordu, Trabzon, Giresun ve Samsun) iskan edilen bu göçmenlerin soyları ve aidiyetleri konusunda kesin fikir elde etmek şimdilik mümkün görülmemektedir.

İlerleyen yıllarda mümkün olabilir mi? Ben olacağına inanıyorum….

Çünkü, Osmanlı evraklarında herşey kayıtlıdır. Bu gün devlet politikası olarak gizli tutulan bazı belgeler ilerleyen dönemlerde açıklanabilir.

Kaldı ki halen gizli tutulan Cumhuriyet dönemine ait 2 evrak, göçmenler konusunda son derece büyük öneme haizdir. Bunlardan ilki İllerde valilerein namusuna emanet edilen ve asla açıklanmayan iskân-kayıt ve asayiş özel defterleri; ikincisi ise 1980’e kadar yapılan nüfus sayım defterleri.

Nüfus sayım defterlerinde, “her ailenin (kişinin) evinde kullandığı anadili, bildiği ikinci dil, dini, mezhebi, köklerinin nereden geldiği” gibi çok önemli bilgiler kayıtlıdır.

Ve bunlar, aileler (kişiler) veya gruplar bazında açıklanmamaktadır.

Bir de….

İskan sonrası yer değiştirmelerde, ilk iskânda gkayıt edilen geldiği yer, ikinci bölge değişikliğinde işlenmemektedir. Böylece geçmişini saklamak isteyenlere fırsat doğmaktadır.

Meraklısına not: Öğrenmek istediğinizde kişye geldiği yerden sonra, oraya nereden geldiğini sorunuz. İlk geldiği yerdeki aile yapısını ve inançlarını araştırınız.

Şaşırabilirsiniz. Dikkat!

Devam edeceğiz.

 

[1] Prof. Dr: İbrahim Tellioğlu, “Tarih Boyunca JKaradeniz”, Serander Yayınları, Trabzon, 2015, s 354

[2]Gaffar Yılmaz Temur Katamadze,Acareli, Çürüksulu ve Macahel Gürcüsü Kimlere Denir? Birbirlerinden Ne Farkları Vardır?” https://www.facebook.com/groups/datubburhanozkosar/posts/1916434631835490/

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve samsunetikhaber3.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.