Bir ülkenin gelirlerinin büyük bir bölümü vergi ve cezalardan oluşuyor, üretim ve sanayi yerine israf politikaları teşvik ediliyorsa ve toplumun gelir dağılımında adaletsizlik had safhaya ulaşmışsa; o ülkede başarıdan değil, ancak bir felaketten bahsedilebilir.
İktidarların borç, faiz, borsa, israf ve tüketim ekonomisinden vazgeçip; üretim, sanayi ve tasarruf ekonomisine dönüş yapmaması, ülkeyi ekonomik çöküşe sürüklerken, sosyal çürümeyi de beraberinde getirir.
Tüm dünyada her dönem ekonomik krizler yaşanmış ve bu krizler bir şekilde atlatılmıştır. Lakin, sosyal çürümenin izlerini silmek neredeyse imkânsız olmuştur.
Bu yüzden Ülkemizin geleceğini güvence altına almak ve sosyal adaleti tesis etmek istiyorsak; İktidarı, muhalefeti, sivil toplum dernekleri, toplum önderleri ve kalbinde vatan millet şuuru kalmış herkesi acilen doğru adımların atılması için var gücüyle çalışmaya davet ediyorum.
Evet arkadaşlar, doğru duydunuz! Sağ-sol, Alevi-Sünni, Türk-Kürt-Laz-Çerkez-Gürcü diye ayırmadan ifade ediyorum: Üretim ve sanayiyi öne çıkaran politikaların benimsenmesi, israfın engellenmesi ve gelir dağılımının adaletli yapılması için kararlı adımların atılması artık kaçınılmaz hale gelmiştir. Aksi takdirde, binlerce yıldır kanlarımızla suladığımız bu şehit kanı topraklarda sessiz sedasız birbirimize düşman edilerek, mülteci konumuna düşeceğiz.
Yukarıda belirttiğim gibi üstüne basa basa tekrar ediyorum: Bu sorumluluk sadece iktidarların değil, muhalefet ve sivil toplum örgütlerinin yanı sıra toplum olarak hepimizin üzerine farzdır. *Biz seçmen olarak doğru karar vereceğiz, gerektiğinde ise kendi adamımız da olsa itiraz edeceğiz.
*Sivil toplum örgütleri toplumun mağduriyetlerini en ince ayrıntısına kadar inceleyecek, demokratik yollarla siyasilere en sağlam biçimde iletecek.
*İktidar halkın tamamını kucaklayacak, idari mevkileri, ehliyet, liyakat ve vicdan sahibi ehil yöneticilere verecek; Yolsuzluğu, israfı, adam kayırmayı önleyip derhal sanayi, teknoloji, tarımı destekleyip üretim politikasına dönecek. *Muhalefet ise elbette yanlış olana eleştirisini en sert bir dille yapacak, gerekirse meclisi sallayacak lakin (milleti kutuplaştırmadan, vatandaşları sokağa dökmeden) eleştirilerinin ardından doğrusunu da projeleriyle ortaya koyacak...
Son olarak unutmayalım ki, ekonomik başarının da sosyal huzurun da kazanılması; Toplumun birliği ve bütünlüğü ile mümkündür. Ve bunun için iktidarın, muhalefetin, sivil toplum kuruluşlarının ve tüm halkımızın birlikte harekete geçmesi elzemdir.
Yoksa! 1071'den bu yana içimizdeki dışımızdaki hain aç siyonist emperyalist vampirler, yıllardır kanımızı emdikleri yetmiyor gibi, naşımızı bile bu topraklara gömmemize razı gelmeyecekler...
Allah hepimizi kendi yoluna yönlendirdiği ve kurtuluşa erdirdiği kulları arasına dahil eylesin.