Bir insanı bir hayvanı kendi menfaatin uğruna yok ediyorsan senin aydınlığında karanlığında birdir.
Lafı eğip bükmeye gerek yok vicdanın yoksa şizofrensin kardeşim. Sen bırak bir toplumu, aile içinde bile bir tehditsin. Derhal derdest edilip toplumdan uzaklaştırılıp hapsedilmek zorundasın. Olayın yöresellikle ya da ırksal bir öğreti ile de alakası yok...
Senin hastalığın Kronikleşmiş tedavisi mümkün olmayan düpedüz vicdansızlık hastalığıdır...
O yüzden Vicdanı olmayanın değil masamızda nefes aldığımız ortamda bile işi olamaz diyoruz.
Yobazlık, sıkça dine veya belirli kültürel normlara atfedilen bir kavramdır; ancak esasen bu, vicdanla doğrudan ilişkilidir. Bir bireyin insan veya hayvanı kendi çıkarları uğruna yok etmesi, onun aydınlığı ile karanlığının arasında fark olmadığını göstergesidir. Bu, ciddi bir vicdan eksikliği ve empati yoksunluğunun işaretidir.
Bir insanın böyle bir tavır sergilemesi, yalnızca toplumu değil, en yakınındaki bireyleri, hatta kendi ailesini dahi tehdit eder. Vicdansız davranışlar ve empati eksikliği, bireyin çevresine zarar vermesine vesile olur ve bu durum asla hafife alınmaması gereken asrın hastalığıdır. Bu kişiler, acilen toplumdan izole edilmeli ve uygun şekilde rehabilite edilmesi gerekir.
Vicdansızlık, toplumların ve bireyleri yalnızca fiili olarak değil, psikolojik ve duygusal olarak da etkiler. Bu nedenle, vicdan eksikliği gösteren bir bireyin, sadece aile veya toplum içerisindeki varlığı bile tehdittir. Vicdanı olmayan birinin sosyal yaşam alanlarında bırakın idareci olmayı özgürce dolaşması bile bir risktir.
Sonuç olarak, toplumsal huzur ve adalet, bireylerin vicdan sahibi olmasına dayanır. Vicdanın ve empati yeteneğinin eksik olduğu bir ortamda, ne kadar aydınlık getirmeye çalışırsak çalışalım, karanlık hüküm sürecektir. Bu nedenle, vicdanı olmayanların, sosyal yapıya ve insan ilişkilerine ciddi sorunlar getirebileceğini kabul etmeli ve bu durumla mücadele edecek stratejiler geliştirmeliyiz.
Saygı sevgi hürmetle