Donald Trump’ın 5 Kasım 2024’te ikinci kez ABD Başkanı olarak seçilmesi, küresel siyaset ve dış politika dinamiklerinde yeni bir dönemin kapılarını araladı.
Trump’ın önceki dönemdeki sert ve pragmatik liderlik anlayışı, özellikle ABD-Çin ve ABD-Türkiye ilişkilerinde önemli izler bırakmıştı. Yeni dönemde bu dinamiklerin nasıl evrileceği sorusu, uluslararası siyaset çevrelerinin yakından takip ettiği bir konu olarak öne çıkıyor. Trump’ın önceki politikaları ışığında, yeni dönemde iki kritik başlık dikkatle incelenmeli: ABD-Çin rekabetinin yeni boyutları ve ABD-Türkiye ilişkilerinde beklenen olası senaryolar.
ABD-ÇİN REKABETİNDE YENİ CEPHELER
Trump’ın ilk döneminde başlayan ticaret savaşları, Çin’i ABD’nin ekonomik düşmanı olarak tanımlayan “Önce Amerika” politikalarıyla tetiklenmişti. Bu savaşlar, iki ülke arasında yıllarca sürecek bir ekonomik ve stratejik gerilimin zeminini hazırladı. Yeni dönemde bu ticaret savaşlarının daha geniş kapsamlı ve yoğun bir şekilde devam etmesi bekleniyor. Trump’ın seçim kampanyası süresince Çin’i ABD’nin ekonomik yapısına yönelik en büyük tehdit olarak göstermesi, çelik ve alüminyum gibi stratejik endüstrilere uygulanacak yeni yaptırımların sinyalini veriyor.
Ancak rekabet sadece ekonomik düzeyde kalmayacak. Trump’ın teknoloji alanındaki sert uygulamalarını yeni dönemde daha da genişletmesi olası görünüyor. Huawei, TikTok gibi Çinli teknoloji devlerine yönelik yasakların genişletilmesi ve ABD müttefiklerinin bu teknolojilere bağımlılığını azaltma yönünde zorlanması bekleniyor. Jeopolitik gerilimlerin artması da bir diğer olası senaryo. Trump’ın Tayvan politikasında daha sert bir duruş sergilemesi ve Güney Çin Denizi’nde ABD donanmasının varlığını güçlendirmesi, Çin ile askeri gerilim riskini artırabilir.
Yine de, bu rekabetin maliyetlerinin farkında olan Trump’ın stratejik alanlarda belirli şeffaf müzakerelere de açık olması bekleniyor. Tarım, teknoloji ve enerji gibi alanlarda şartlı iş birliği gündeme gelebilir. Ayrıca Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi gibi projelerinin karşısına çıkacak yeni ekonomik inisiyatifler oluşturulması, Trump döneminin çok boyutlu rekabet anlayışını ortaya koyacaktır.
ABD-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNDE YENİ DÖNEM
Trump’ın yeni döneminde Türkiye-ABD ilişkilerini şekillendirecek üç temel faktör bulunuyor: Türkiye’nin çevresindeki sıcak çatışmalar, daimi sorunlar kümeleri ve zarar kontrol mekanizmaları.
SICAK ÇATIŞMALAR VE FIRSATLAR
Trump, seçim kampanyası sırasında Ukrayna ve Ortadoğu’daki krizlerin sona erdirilmesine yönelik adımlar atacağını vadetti. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sona ermesi, Karadeniz güvenliği ve enerji transit yolları açısından Türkiye’ye önemli fırsatlar sunabilir. Ukrayna’nın yeniden inşası sürecinde ABD ile Türkiye’nin iş birliği yapması, bu ilişkilerin şekillenmesinde yeni bir adım olabilir.
Ortadoğu’da ise Trump’ın, İbrahim Anlaşmaları’nın ruhunu yeniden canlandırma ihtimali bulunuyor. Ancak Türkiye, Filistin’i dışarıda bırakan bu modele karşı hassasiyetlerini dile getirecektir. İran ve İsrail’in güvenlik endişelerini yatıştırıcı bir dengenin sağlanması, Türkiye’nin Ortadoğu’daki arabulucu rolünü tekrar öne çıkarabilir. Aynı zamanda ABD’nin Yunanistan ve Güney Kıbrıs’a verdiği destek, Türkiye’nin bu konularda Washington’la diyaloğunu sıkılaştırmasını gerektirecektir.
DAİMİ SORUNLAR VE STRATEJİK DİYALOG
ABD-Türkiye ilişkilerindeki uzun süreli sorunlar, Trump’ın yeni döneminde de varlığını koruyacaktır. PKK/YPG meselesi, bu sorunların başında geliyor. ABD’nin Suriye’deki PYD’yi desteklemeye devam etmesi, Türkiye’nin terörle mücadele politikalarıyla doğrudan çelişecektir. Bununla birlikte, S-400-F35-F16 gibi savunma teknolojileri bağlamında da taraflar arasındaki gerginliklerin devam etmesi bekleniyor. Türkiye’nin stratejik otonomi arayışı, Washington’da kuşkuyla karşılanıyor olsa da, NATO şemsiyesi altında müttefiklerin iş birliğini güçlendirme çabaları bu gerilimlerin yumuşatılmasını sağlayabilir.
ZARAR KONTROL MEKANİZMALARI
Trump’ın liderlik döneminde, Türkiye ve ABD arasında zarar kontrol mekanizmaları önemli bir rol oynayacaktır. Trump-Erdoğan arasındaki liderler düzeyi diyaloğun devam etmesi, sorunların çözülmesinde kritik bir kanal olarak işleyecektir. NATO ve stratejik mekanizma diyaloğu gibi kurumsal mekanizmalar, Türk-Amerikan ilişkilerindeki gerilimleri yumuşatmada destekleyici bir rol oynayabilir.
SONUÇ
Trump’ın ikinci dönemi, hem ABD-Çin hem de ABD-Türkiye ilişkilerinde çok boyutlu ve karmaşık bir sürecin yaşanacağını gösteriyor. Ticaret savaşları, teknoloji rekabeti ve jeopolitik gerilimlerin artması, ABD-Çin ilişkilerinin temel unsurları olacak. Diğer yandan, Türkiye-ABD ilişkileri, çevredeki çatışmaların sona erdirilmesi ve stratejik sorunların çözülmesi yönünde yeni fırsatlar barındırıyor. Trump’ın pragmatik liderlik anlayışı, bu dinamiklerin çatışma yerine ortak çıkar ekseninde şekillendirilmesine olanak sağlayabilir.