Çok Oku, Çok Gez, Çok Yaşa
Çok Oku, Çok Gez, Çok Yaşa
İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de aynıdır, derler. Benim yetmişime on yıl kaldı. Yedi yaşını geçeli de Ellidört yıl oldu. Ama bazı şeyleri öğrenmek için yetmişe gelmeye gerek yok.
İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de aynıdır, derler. Benim yetmişime on yıl kaldı. Yedi yaşını geçeli de Ellidört yıl oldu. Ama bazı şeyleri öğrenmek için yetmişe gelmeye gerek yok.
Yedisinde iyi öğrenirsen yetmişinde farklı kişi olabilirsin. Bu sana bağlıdır. Bu değişimi bir başkası yapamaz. Ama bir başkası/başkaları veya gördüklerin yapmanı tetikler. Unutma ki insan hayatı film şeridi gibidir. Kimi hayatlar kısa metrajlı film gibidir, içine her şeyi sığdırmıştır, kimi de beyaz dizi gibi yüzlerce bölümden ibarettir.
Kültür turizmini severim, ülkem buram buram kültür kokar. Ülkem kültür mozağini içinde barındırdığı için çok farklı olaylara tanık oldum. Antalya da kültür turizmi yaparken Side’de antik tiyatroyu geziyordum. Benim okul arkadaşlarım denizde yüzerken ben ören yerlerini geziyordum. Sanırım o zamanlar türümün tek örneği gibiydim.
Müzeleri ve ören yerlerini gezerken tanıştığım bir Japon turist benim ne kadar cahil olduğumu bana öğretti. Adamın elinde ne olduğunu bilmediğim bir alfabe ile yazılmış bir kitap vardı. Benim elimde bir şey yok, adam elindeki kitabı okuyor ve ören yerlerini geziyordu. Ben ise ören yerlerine asılan ufak tefek bilgileri okuyarak kısır olan dağarcığımı geliştirmeye çalışıyorum.
Japon bana baktı, iki elinin avuçlarını birleştirdi, belinin üstü ile ayakları arasında doksan derece olacak kadar eğildi ve bana selam verdi. Bana sorusunu sordu. İngilizce bildiği için İngilizce konuşmaya başladık.
-Burada market var mı? Dedi.
-Tabi var dedim.
Ülkeme has misafirperverliğimi göstererek onu markete götürdüm. Marketten su aldı. Hem su içiyor hem de benle sohbet ediyordu. Japonya dan geldiğini söyledi. Ülkemizin tarihi yerlerine hayran olduğunu söyledi. Sonra ören yerlerini beraber gezmeye başladık. Benim için film burada başladı.
Japon turist gördüğü her yeri inceliyor ve bana gördüğü yerin tarihini anlatıyordu. Öğle bir durum oldu ki, ben kendi ülkemde turist oldum o ise ev sahibi. O anlatıyor ben dinliyordum. Takıldığında ne olduğunu bilmediğim alfabe ile yazılmış kitabına bakıyor sonra bana takıldığı yerden anlatmaya başlıyordu.
Asıl utandığım yer neresiydi biliyor musun sayın okurum. Gittiğimiz başka bir ören yerinde o ören yeri için çok kolay bir soru sordu. Sorduğu soruyu ben bilemedim. Japon yüzüme baktı hafif tebessüm etti. Bakışları sanki bana şunu dedirtti. “Sen bu ülkenin vatandaşı mısın yoksa bu ülkenin vatandaşıyım diye beni mi kandırıyorsun?” der gibi baktı. O bakış beni yerin dibine batırdı. Japon turist ülkemi benden daha iyi biliyordu.
O Japon turist benim hayatımı değiştirdi. Ülkemin tarihini daha çok inceledim, daha çok öğrendim gittiğim her yere elimde kitapla gittim. Gittiğim yerleri önceden okuyarak ve gittiğimde görerek anlamaya çalıştım. İnanın bu tür öğrenme daha kalıcı oluyor. Sayın okurum her ne yaparsanız yapın nereye giderseniz gidin önce okuyun sonra yapın yapacağınızı, önce okuyun sonra gidin nereye gidiyorsanız. Böyle olunca sanki gittiğiniz yeri görmüş ve yaşamış gibi oluyorsunuz.
O Japon benim hayatıma dokundu o zamanlar on yedi yaşındaydım. Şimdi altmış yaşındayım yetmişime on yıl var. Ama yedisinde olmasam da onyedisinden sonra yedi yaşımda ki gibi olmadım. Sayın okurum ünlü sanatçımız Ayten Alpman’nın parçasını hatırlayın “Bir başkadır benim memleketim der.” Memleketimin bir başka olduğunu Japon turist sayesinde öğrendim. Şimdi ayaklarım yere daha iyi basıyor.
O zaman daha iyi anlıyorsunuz tarihte kurulan Türk devletlerinin nasıl sağlam kaldığını. Güzel bir söz vardır, bilmece gibi atasözüdür.
“Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı ?” derler. Altmış yaşında size şöyle bir öneride bulunacağım.
“Çok okuyan, çok gezen ve okuduğunu yaşayan daha iyi biliyor.” Denenmiş ve görülmüştür.
Yazdıklarımla hayatınıza dokunduysam ne mutlu bana...
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.